Biz Köyceğizlilerin ekoloji mücadelesini yıllardan beri; taa Yuvarlak Çay’a ya da İz Tuzu Kumsalına sahip çıkışlarından biliriz. Biz onların mücadelelerinin Sandras Dağında madencilerin saldırısına karşı sabırla, inatla, devam ettiğinin de tanığıyız.
Tıpkı MUÇEP’in 2016-17’lerde kuruluşunda olduğu gibi birçok çevre örgütü, siyasi parti, sendika ve STK temsilcileri ile birlikte Muğla Çevre Platformu Köyceğiz Meclisinin de birkaç ay önce Ekim – Kasım 2021 gibi kuruluşuna da tanıklık ettik. Uzun süredir ekolojik saldırılar altında olan Köyceğizliler bir kez daha MUÇEP Meclisi çatısı altında birleşti. Köyceğiz Meclisi, MUÇEP’in en genç meclisi. Uzun süredir bir Su Çalıştayı için faaliyet yürüttüğünün de tanığıyız. 19 Mart’ta, Muğla Çevre Platformunun çeşitli ilçe meclislerinden gelenlerle birlikte hiç de azımsanmayacak bir katılımla Köyceğiz’de toplanıldı. Köyceğiz deyince Sandras Dağından Dalamana kadar Muğla’nın en doğal kalabilmiş, en verimli bölgesi olsa gerek. Neden tüm canlılık, tüm güzellik, verimlilik orada derseniz? Nedeni su olsa gerek…

Datça’dan Köyceğize
MUÇEP Datça Meclisi 8-10 kişiyle katıldı, Köyceğiz Su Çalıştayına. DatçaGündem sayfalarımızda yer verdiğimiz üzere Datçalılar artan nüfusu ve azalan yağış sistemi ile bir süredir tek su kaynağı olan ortak yeraltı suyunun biteceği endişesini yaşıyor! Dolayısıyla her Datçalı gibi, dağarcığımıza su konusunda tek bir kelam olsun katmak üzere söylenecek her sözü dinlemeye, öğrenmeye, çaba harcamaya hazırız. 19 Martta su üzerine yapılan bu toplantıyı izlemek üzere Muğla’nın en su fakiri ilçesinden, en sulak ilçesine yolculuk başlıyor… Yolculuk sırasında şakalar yapılıyor, “boru hattı çekelim de, Köyceğiz biraz bize su versin”. Datça’nın Karaköy’ü, Datça’nın Yazıköyü’ne su vermek istemezken, Muğla’nın Köyceğiz’inden Datça’ya su istenir mi? Tabii ki istenmez ama her şakanın altında da bir gerçek vardır, kimbilir :).
Merhabalaşmalar ve ayaküstü sohbetlerden sonra salona geçiyoruz. Salgın zamanı, kapalı alan! Camlar açık. Ortam kalabalıkça. Konuk konuşmacılar öncesi, Köyceğiz’den, Sandras’tan, Kaunos’tan orman ve kıyılardan bir slayt gösterisi izliyoruz. Yerel tarihini, durumunu anlatmak üzere ilk konuşmacı Köyceğiz’i, Köyceğiz’de yaşanan değişimleri anlatıyor. Köyceğiz’in yerleşiklerinden biri.
Önceleri daha yakın yerlerden Denizli taraflarından göç aldıklarını anlatıyor. Köylüler daha sulak topraklar diye gelip yerleşmişler göl kenarına. Kasaba giderek büyümüş, değişmiş. Değişimi biraz nostalji ile karışık anlatıyor. Özlemle… Son on yıllarda ise değişim, acı verir olmuş. Tıpkı Datça gibi, inşaat ve turizm sektörü Köyceğizi çok değiştirmiş: olumsuz anlamda. Kasaba daha da büyümüş.
Kocaman ilçe olmuş. Hatta içinden yeni yerleşimler, ilçeler çıkmış… Giderek doğal alanlar küçülmüş, doğaya saldırılar artmış. Ormanlar, verimli topraklar, sulak alanlar küçülmüş. Herkes bir ısırık almış. Dişlene dişlene kemirilmiş bir elmaya dönmüş, adeta. Gölün kıyısında sulak alanlarda Sığla ağaçları varmış. Bataklıkları kurutup alan açmak için Okaliptüslar dikilmiş. Evet bataklıklar kurumuş, deltalar küçülmüş ama sığla ormanlarından da geriye neredeyse hiçbir şey kalmamış kıyılarda…
İnsan eliyle doğaya saldırıların resmi hemen hemen aynı, Datça’da da, Köyceğiz’de de. Hızla artan inşaatlar, turistik tesisler, kapanan dereler, azalan yağışlar ve hep aşırı çoğalan bir nüfus. Üstüne su kaynaklarını zehirleyen, ormanları yutan arttıkça artan madencilik aktiviteleri, korunması gereken su kaynaklarına dikilen gözler…

Çalıştay Başlıyor
Panele geçiliyor. İlk konuşmacı Doç. Dr. Murat Candan, sosyolog. Köyceğiz’de yaşıyor. O da bir MUÇEP gönüllüsü. Suyu renginden müziğine kadar inceliyor, küçük sevimli oyunlarla suyun insan için yaşamsallığını anlatıyor… Bir ara Falkenmark endeksinden söz ediyor. “Falkenmark’a göre yıllık 1700 ton/kişi’den az su erişimi olan bir ülke su fakiridir” diyor. Ülkelerin su erişimlerinin listelendiği bir tabloyu paylaşıyor: Türkiye’deki yıllık kişi başı su erişimi 1500 tonların altında, yani aslında su fakiri…
Gazeteci Yusuf Gürsucu. İnsanların (aslında kapitalizmin) tüketim alışkanlıklarının ve davranış biçimlerinin doğal varlıklara verdiği zararı göstermek için sunumuna 5 dakikalık bir Steve Cutts çizgi filmi ile başlıyor (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=XhR_zKUn6jc)… Sunumunda madenlerden, termik santrallere, turizminden, sanayisine kapitalizmin doğa ve halk düşmanı politikalarını somut örneklerle anlatıyor.
Son konuşmacı Profesör Beyza Üstün. Beyza Hoca, ekoloji alanında özellikle su konusunda uzman bir isim. Siyaset yapmak için Halkların Demokratik Partisi – HDP’yi seçmiş. Kadın siyasetçi. O da meseleyi sınıfsal açıdan ortaya koyuyor. Gazeteci Yusuf Gürsucu’nun bıraktığı yerden meselenin bizzat kaynağı olan sermaye sınıfının meseleye bakış açılarının gerçeklerle ne kadar tezat olabileceğini çok somut örneklerle anlatıyor. Sınıfsal bakış açısının yanı sıra daha konuşmasına başlarken meselelere insan odaklı değil, dünyayı paylaştığımız tüm canlılar, hatta tüm doğal varlıkların gözüyle bakılması gerektiğine işaret ederek başlıyor sunumuna. Köyceğiz’e büyük maden ve enerji şirketlerinin, endüstriyel tesislerin nasıl saldırdığını, zarar verdikleri alanların nasıl genişlediğini, saldırıların nasıl geri dönüşsüz olduğunu sayılarla ve görsellerle gösteriyor. Çözümün ancak doğru teşhisle, doğru ve örgütlü mücadele ile mümkün olduğunu anlatıyor.
Sunumlardan sonra katılımcıların katkılarına geçiliyor. Datça’dan da katılımcılar olarak konuşmalara katılanlar oluyor. Datça’daki su kıtlığını, kendi çalışmalarını ve çözümlerin yerel ölçekte olması gerektiğini anlatıyor, Kent Konseyi Su Çalışma Grubundan gelen kişi. Çözümün Muğla çapında belki ülke çapında topyekün örgütlenme ve savunma ile mümkün olduğunu anlatan Datçalılar da çıkıyor. Datçadaki deniz suyu tuzsuzlaştırma projesinden sözediliyor, denize-havaya-toprağa, tüm doğal varlıklara vereceği zararların yanında, maliyetinin karşılanamaz kadar çok olduğu da hatırlatılıyor. Muğla’nın suyunu, havasını zehirleyen üç termik santralde bir yılda kullanılan soğutma suyunun, Muğla’nın neredeyse nüfusu kadar (yaklaşık bir milyon) insanın yıllık içme suyu ihtiyacını karşılayacağını hatırlatan Datçalılar da oluyor, “çözüm mü: santralleri kapatın!” demeye getiriyor.

Datça’da da çalıştay ihtiyacı
Datçalılar katılacak her kesimden insanla birlikte kendi su sorunlarını tartışacakları benzer bir çalışmanın gerekliliğini de görüyor, böylece… Datça’da DSİ’sinden, belediyesine, partilerinden, sendikalarına, katkı verecek tüm yerel halk temsilcilerinin katılacağı bir çalışma ihtiyacı açık!
Yazının tamamı için:  MUÇEP Köyceğiz Meclisi ve Su Çalıştayı | datçagündem (wordpress.com) https://datcagundem.wordpress.com/2022/03/21/mucep-koycegiz-meclisi-ve-su-calistayi/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir