Adil Bir Dünya İçin İklim Adaleti Kervanı
ADİL BİR DÜNYA TALEBİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Bütün dünyada yürüyen İklim Adaleti Kervanı’nın Türkiye’deki başlangıç yeri olan Muğla’dan, Akbelen’den, İklim Adaleti Koalisyonu’nun bir üyesi olan Muğla Çevre Platformu olarak seslenmek istiyoruz.
Yıllar önce kapatılmasına karar verilmiş 3 termik santralin İlimizde olduğunu ve hayatımızı cehenneme çevirmeye devam ettiğini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Kısa süre önce bu santrallerin yararına çıkarılan Maden Yönetmeliği değişikliğinin ardından hemen İkizköy’de zeytinliklere saldırı başlatıldığının ve bütün ülkenin zeytinliklerinin tehdit altında olduğunun bilincindeyiz.
Sermaye birikimi için doğanın metalaştırılıp tüketilmesi, ülkemizde son dönemde vahşet boyutlarına ulaştı. Bu vahşi saldırıların karşısında ormanı, suyu, havayı, insanı, ekolojiyi savunmak için çaba harcadık ve harcamaya devam edeceğiz. Doğal sit alanlarının sahipsiz olmadığını, hepimizin ortak varlıkları olduğunu bir kez daha duyurmak istiyoruz. Yakın zamanda yapılan, doğal varlıkları, dolayısıyla yaşamımızı tehdit ettiği gibi iklim krizini daha da derinleştirecek olan Korunan Alanlar Yönetmeliği’ndeki değişikliği de kabul etmediğimizi, dava ettiğimizi de duyuruyoruz.
Bir yandan yoksulluk artıyor; az sayıda sermayedarın kârı için, geniş bir toplum kesimini geçinme araçlarından yoksun bırakmanın politikaları; kabul edilemez somut uygulamaları üretiliyor. Vergi indiriminden, kapasite mekanizmasına, tükettiğimiz elektriğin fiyatına kadar santrallerin, sermeyenin karı için gereken her şey yapılıyor. Hepimizin hayatına kasteden santrallerden birine, Yatağan Termik Santrali’ne, hepimizin kaynakları peşkeş çekiliyor; yatırım teşviki adı altında 2 milyar Lirayı aşkın para veriliyor. Bu, yaklaşık 5 yıllık işçi ücretlerinin tamamının karşılanması anlamına geliyor. “Santral kapanırsa çalışanlar ne yapacak?” sorusunun cevabının nerede olduğunu; sorunun gerçek olmadığını gösteriyor. Vicdan ve izan sahibi herkesin payına, buna olmaz demek, karşı durmak düşüyor.
Son değişiklikler, hem insanlar hem de insan dışındaki varlıklar arasındaki eşitsizliği artıracaktır; kabul etmiyoruz. Adaletle eşitlik arasında ayrılmaz bir ilişki olduğunu biliyoruz. Sonunun yaklaştığı kabul edilen dünyanın giderek artan biçimde eşitsizlik üretmeye devam ettiği ortada. Bu eşitsizliklerin doğanın ve bir parçası olan insanın tüketilmesi pahasına üretildiğinin de farkındayız. Eşitsizliğin tek tek insanlar kadar, uluslar arasında da arttığını;, dünyanın yok olmasına yol açacak düzeye geldiğini de biliyoruz. Yoksulluğun, su, temiz hava, gıda gibi en hayati kaynaklara ulaşmayı yoksullar için imkansız hale getirdiğini; vahim bir durumla yüzyüze olduğumuzu kabul ederek başlamamız gerekiyor.
İklim Adaleti Kervanı’nın dünyanın birçok ülkesinde yürüyüşe geçmesinin de gösterdiği gibi, iklim adaleti talebinin daha adil bir dünya için sadece bir başlangıç olduğu düşüncesindeyiz. Bütün halklar, iklim adaleti derken daha adil ve yaşanır bir dünya özlemini, bu talebi dile getiriyor.
Daha adil bir dünyanın yeşile boyamayla gerçekleştirilemeyeceği ortada. Türkiye’de öne çıkan fosil yakıtların iklim krizine katkısının iklim adaleti talebinin tamamı olmadığı, talebin hayatı sürdürme talebi; iklim krizinin de hayatı sürdürmeyi en çok zorlaştıran çok çeşitli sonuçlara yol açan olgu olduğunu biliyoruz. Paris İklim Anlaşması’nın yıllar sonra imzalanmasının, yeşile boyamanın kötü bir örneği olduğunun da farkındayız. İklimi değil sistemi değiştir sloganının gerçek karşılığının eşitsizlik üreten sistemin değiştirilmesi talebini ifade ettiği son derece açık.
Uluslararası organizasyon ve mali destekle yürütülen Türkiye’de İklim Değişimine Uyum Kapasitesi’nin Artırılması Projesi’nin pilot illerinden biri, yaşadığımız Muğla. Bu Proje’nin mevcut ve oluşacak yeni kar alanlarının korunmasını gözettiğini; ekolojinin, yaşamın sürekliliğinin ekonomiye feda edildiğini belirtmek istiyoruz. Sürdürülebilir kalkınma değil, sürdürülebilir yaşam talebinin esas olduğunu; talebin bu olduğunu kabul ediyoruz.
Bütün veriler, yaşadığımız iklim krizinin doğal değil, kapitalizmin geliştiği döneme ait tarihsel bir olgu olduğunu gösteriyor. Kapitalizmin yarattığı ihtiyaçları metalarla karşılayarak kar etme mantığı sürdükçe iklim krizine çözüm bulunamayacaktır. İklim krizine yol açan kapitalizm soyut bir kavram olmadığı gibi, iklim krizi de soyut bir kavram değildir; iklim krizinin failleri bellidir. Sorunun karbon salımını azaltma yoluyla çözülemeyeceği de bellidir. O nedenle iklimi değil sistemi değiştir savsözü, toplumsal-ekolojik eşitsizlik yaratan tüm kurumların ortadan kaldırılması talebinin ifadesidir. Kervan, bu sözü dile getirmek için yola çıkıyor.
Bugün bir felaketin eşiğine gelen dünya tarihsel ve değiştirilebilir olduğu için: Başka bir dünya mümkün! Hep birlikte yapacağız. Tüm dostlara selam ve sevgiyle…
Muğla Çevre Platformu – 08.04.2022