2020… Çevreyi Talan Yılı
“Arkadaşlar, dışarıda bir şeyler oluyor, farkında mısınız?
Uykuda olanları sarsın, uyandırın, herkese söyleyin.
Yakında ışıklar kesilebilir, karanlıkta ne yapacaksınız?”
Yıllar önce böyle seslenmişti halka Yılmaz Güney.
Ne kadar haklı olduğu yıllar sonra anlaşıldı.
Bugünlerde de karanlıktayız.
Ülkemiz kapkara bir tünelden geçiyor adeta.
Geride bıraktığımız 2020 yılı her alanda perişan etti hepimizi.
Bir yandan Covid denilen bulaşıcı hastalık.
Bir yandan depremler, seller, yangınlar, hava kirliliği, kuraklık.
Kuşatılmış durumdayız.
Doğamız yok oluyor.
Son yıllarda çevre katliamları arka arkaya geldi.
Suyumuz zehirlendi, havamız kirlendi, toprağımız bereketini yitirdi.
Tarım ülkesinde neredeyse tarıma hasret kaldık.
Nedeni tüm ülkenin parsel parsel ranta peşkeş çekilmesi.
Çevreyi talan eden bir çok dev proje ÇED raporundan muaf tutuluyor .
İnşaatçılar, madenciler, enerji şirketleri ülkenin hemen her yerini delik deşik ediyorlar.
Ormanlar kesiliyor, göller nehirler kurutuluyor, dağlar kazılıyor, ağaçlara, bitkilere ve hayvanlara yaşanabilecek alan bırakılmıyor.
Abartmıyorum.
Açın Türkiye haritasını Kazdağları’ndan Munzurlara, Uzun Gölden Salda’ya, Edirne’den Kars’a, Muğla’dan Trabzon’a kazılmadık, imara açılmadık yer bulamazsınız.
Rakamlar o kadar kötü ki.
Sadece 2020 yılında maden aramak için verilen ruhsat sayısı 1000’e yakın.
Üstelik bunların bir kısmı siyanür kullanıyor.
Kuzeyden güneye, doğudan batıya çok yerde siyanürle altın ayrıştırılıyor.
Kazdağları ne hale geldi, hep birlikte gördük.
Kömür zaten çok yerde baş belası.
Zehirliyor insanlarımızı kahrolası.
Karadeniz’den Doğu Anadolu’ya altın, gümüş, bakır gibi metalik madenlerin vermediği zarar kalmadı.
Yabancı maden şirketleri Anadolu’da cirit atıyor.
Peri Bacalarıyla tanınan Nevşehir’de.
Efsaneler dağı Sandıras’ta.
Ve de Munzur da bile.
İnsaf.
Türkiye’de 2020 yılı maalesef “Çevreyi Talan Yılı” olarak geçti.
Peki 2021’de umut var mı.
Maalesef.
Çünkü, Türkiye’de birinci derecede çevreden sorumlu kurum Çevre ve Şehircilik Bakanlığı.
Şehircilik konusunda maşallah inşaat şirketi gibi.
Kaç ev satıldı, onu tweet bile atıyorlar.
Ama konu çevreye gelince, sus pus.
Çünkü Çevre ile Şehircilik asla bir arada yürümez.
Dünyada örneği yok.
Kapitalist sistemde şehircilik her zaman çevrenin katilidir, çevreye zarar verir, doğayı betona gömer.
Bizim Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da dev sitelere bir kaç karış bahçe yapılmasını, otoyol kenarlarına çicek fidan dikilmesini çevrecilik sanıyor.
Oysa, dev projelerle beton imparatorluğunu güçlendiriyor.
Unutmamak gerekir ki, insanlar şehirleri yaratmadan önce, doğa insanı yarattı.
O yüzden “doğa ana” diyoruz tabiata.
Kendi anasına bu kadar acımasız zulüm yapan bir canlı türünün tek yeri cehennemdir.
Nokta.
Sedat Kaya / kayasedatt@gmail.com
Bu yazı ilk kez Haberhürriyeti.com sitesinde yayınlanmıştır.