Muğla Çevre Platformu gönüllüleri, yerel gazeteciler, siyasetçiler 19. meclis toplantısının ilk gününde, Milas’ta, Güllük Dalyanı ve Limanı, Karacahisar ve İkizköy’de ekolojik tehdit altındaki yerel halkın sözcüleri ile bir araya geldi ve yeni mücadele planları geliştirmek üzere ortak tespitlerde bulundular.

19. MUÇEP BULUŞMASI – Milas

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

metin
ve
video:
Aydın Bodur

MUÇEP Meclisi, Milas Meclisi ev sahipliğinde siyasetçiler ve yerel gazetecilerin katılımı ile sahayı dolaşarak, tehdit altındaki bölgelerdeki sorunları yerel halkla birlikte değerlendirdi.  İzmir milletvekili Serpil Kemalbay da, MUÇEP gönüllülerine ve yerel halk temsilcileriyle yapılan görüşmelere katıldı. Tehdit altındaki alanlardaki ekolojik tahribat yerinde incelendi, mücadele yöntemleri tartışıldı, görüş alışverişinde bulunuldu.
Muğla’nın çeşitli ilçe meclislerinden elli civarında katılımcı, ilk olarak Milas İlçe Merkezinde bir araya geldi, merhabalaşıldı, tanışmayanlar tanıştı, tanışlar sohbetlerini koyulttu. Ev sahibi olan MİLAS Meclis gönüllüleri, hep birlikte yapılacak olan gezi programını tüm katılımcılarla paylaştı.
Gezi programına göre ilk ziyaretlerin Güllük Körfezinde Liman ve Dalyan çevresine ve ardından Yeniköy Termik Santralinin ve maden sahalarının çevresindeki Karacahisar ve İkizköy’e yapılmak üzere yola çıkıldı.

Güllük Körfezi kuşatma altında, yanlış politikalar canlı yaşamı yok ediyor
İlk durak Güllük Körfezinde, karşılayanların da katılımıyla katılanların sayısı biraz daha çoğaldı. İlk sözü, balıkçıları temsilen Yalçın.Ö. aldı: “Balıkların üreme yeri olan Dalyan’da günden güne balıklar azalıyor. Yükleme limanının kapasite artırımının” yanlışlığına vurgu yaptı ve Liman revizyonu dışında, yeni liman projeleri ve yapılaşma tehditlerinin balıkçılığı nasıl öldürdüğünü anlattı. Kaptan Mehmet D.  ise “Feldspat madeni açık yükleme yapılması nedeni ile dibe çöküyor ve su derinliğinin azalmasına neden oluyor. Yükleme Limanı Revizyonunu da bundan dolayı gündeme getiriyorlar. Daha büyük gemilerin gelmesi Körfezdeki balıkçılığı da, tüm yaban yaşamını da olumsuz etkileyecektir” dedi. “Ayrıca Kıyıkışlacık’ta yapılması gündeme gelen yeni bir yükleme limanı ile 500 yatlık Marina’nın, Körfez’deki akıntı nedeniyle Körfez’de beslenen balıkları ile yaban hayvanlarını ve mesela Tuzla’ya göçen turnalar/flamingolar dahil tüm canlıları bölgeden kaçıracak ve körfezde yaşayan pek çok canlının varlığı tehlikeye düşecek” dedi. Mandalya Körfezi Platformundan Canan Hanım da, “Körfez kirlendi. Balık kalmadı“. Çevreyi göstererek “her yer beton oldu” diye seslendi. Hemen herkes gidişattan kaygılı, çevreye verilen zararları, ekolojik tahribatı anlatıyor… MUÇEP adına Güngör Erçil ve Umay Karabaş ile Milas MUÇEP adına da Neşe Tuncer ise “Liman Revizyonu ile ilgili hazırlanan ÇED raporlarının gerçekleri yansıtmadığını; 2017’nin başından bu yana ÇED süreci başlayan 54 projeden 47 tanesine ÇED raporu gerekli değildir kararı çıktığını; ÇED olumsuz raporu çıkan bir tane bile proje olmadığını söylediler ve hukukun da ayaklar altına alındığını söylediler. Güllük Dalyanı ve Tuzla (Boğaziçi) gibi bölgelerin yani sulak alanların karada tuzlanmayı önleyen önemli yaşam yerleri olduğuna işaret ediliyor ve aynı zamanda Güllük Körfezi’nin nesli tehlikede olan bazı kuş ve balık türleriyle korunması gereken alan olması gerekliliği üzerine de duruluyor. Milletvekili Serpil Kemalbay, yaşanan ekolojik tahribatlara dair dikkatle notlarını aldı. Serpil Hanım da söz alarak: “Bilmediğimiz şeyler değil, bu tahribatlar” diyor. Yurdun her yerinden hep birlikte ses verilmesi gerektiğini vurguluyor ama Güllük kadar, Edirnelilerin, Muğlalıların Hasankeyf için, Samsun ya da Sinopluların Mersin Akkuyu için ses vermesi gerektiğine de işaret ediyor…

Güllük Körfezinde mukim halkla birlikte, MUÇEP’li gönüllüler ve Serpil Kemalbay, MUÇEP Cennet Kalsın pankartı altında birlikte fotoğraf çektiriyorlar. Serpil Kemalbay, buradaki çevre yıkımının takipçisi olacağının sözünü veriyor ve grup hep birlikte Yeniköy Termik Santralinin ve madenlerin tahrip ettiği Karacahisar ve İkizköy mahallelerine yola koyuluyor.

Santraller yaşamı yok ediyor, madenler ormanları ve yerleşimleri yutuyor…

Akbelen, Sekköy, Karacahisar, İkizköy yolu üzerinde büyük linyit ocakları ormanın içinde açılmış, sürekli olarak ormanı ve yerleşim yerlerini yutan, yaşamı tehdit eden devasa kocaman çukurlar… Kanserli hücreler gibi, köyleri, ormanları yuttukça yutuyor. Madenler yayıldıkça, birçok köy boşaltılmak ve taşınmak zorunda bırakılmış. Maden sahasına yakın köylerden biri, Karacahisar Köyü. Köy kahvesinde köyde ikamet edenler karşılıyor gelenleri; sandalyelere buyur ediliyor, gelenler. Çay faslı ile birlikte sohbet başlıyor. Cazgır Kadir anlatıyor: “eskiden köyümüzün suyu da vardı, yeşili de, bağı bahçesi de… Şimdi hiçbir şeyden verim alamıyoruz. Ne zeytinimiz, eski zeytin… Ne bostanımız eski bostan. Köyün üstüne zehir yağıyor” diyor. “Artık genç nüfus kaçıyor, eskiler dayanmaya çalışıyoruz işte” diyor. “Yoksullaştıkça yoksullaşıyoruz, bariz biçimde” diyor… Konu Bodrum’dan açılıyor. “Eskiden giderdim Bodruma… Ama şimdi içimden gelmiyor, zaten neyle gideceğim ki” diyor, “ayın 15’inden sonra cebimde çay içecek para kalmıyor zaten!” diye de ekliyor. “Başka bir yaşam var, oralarda… 83 milyon insan varsa Türkiye’de, 82 milyonu aç-bilaç ama 1 milyon bile tutmayan insan keyif çatıyor Bodrumlarda, İstanbullarda diyor”… Laf tekrar yoksullaşmaya geliyor… Kahvedekilerden söze karışıp yakınanlar artıyor. Serpil Kemalbay’a içten bir hoşgeldiniz sunup, “siz ne diyeceksiniz vekilim” diye soruyor, mahalleli…
Serpil Hanım, yoksulluğun katmerlenerek artan bu sömürü düzeninden kaynaklandığını ve parti olarak bu sömürü düzenine son vermek için ellerinden gelen tüm çabayı göstereceklerini bir kez daha ilan ediyor. Gemi azıya almış bu sömürü düzeninin ancak halkla birlikte, topyekün bütün muhalefet olarak dizginlenebileceğini… Bir avuç zengine bütün fırsatlar sunulurken, milyonların öldüresiye tüm sosyal-ekonomik haklarının elinden alındığını, öldüresiye çalıştırılan işçileri Sakarya’da patlayıcı fabrikasında ölen ve yaralanan yüzlerce işçi üzerinden örnekliyor… İkizköy’den maden sahasından köye girişlerin güvenlik elemanları tarafından engellendiği haberleri üzerine, İkizköye farklı bir yol üzerinden gidilmeye karar veriliyor.
İkizköy herşeye rağmen mücadeleye kararlı
İkizköy’lüler, MUÇEP’lileri yolda karşılıyor. Topluca akmayan çeşme başındaki toplanma alanında sandalyeler çıkartılıyor. Alan konuşmak, sohbet etmek için elbirliği ile yeniden düzenleniyor. Başı, genci ve yaşlısı ile kadınlar çekiyordu. MUÇEP’lilerin “Muğla Cennet Kalsın” pankartını, köyün kadınları “Köyümüz Cennet Kalsın” pankartı ile karşılıyor, yüzler gülüyor, karşılıklı şakalaşmalar, söyleşmeler… Köylerini boşaltmaları için çok zorlandıklarını anlatıyorlar. Zehirlendikleri yetmezmiş gibi, şu sıcak yaz günlerinde günlerce susuzlukla cezalandırıldıklarını anlatıyorlar. Kaymakama, valiliğe varıncaya kadar herkese dertlerini anlatmaya çalıştıklarını ama hiç dikkate alınmadıklarından şikayet ediyorlar, kızgınlar, öfkeliler… Ama kararlılar… Zeytinliklerinin nasıl ellerinden alındığını, koca koca ağaçların nasıl kesildiğini, madenin köyü daha önce de yuttuğunu ve bir daha aynı oyuna gelmek istemediklerini kararlılıkla söylüyor, kadınlar. Kadınlar, birbirlerinin ağzından sözleri aceleyle kapıyor ve hızla başlarına gelenleri anlatıyorlar. Eski hayatlarını özlediklerini, köyü taşınmaya zorlamaya çalışanlara karşın, mücadeleye dişleriyle, tırnaklarıyla devam edeceklerini anlatıyorlar. İkizköy Çevre Komitesi olarak, köylülerin görüşleri doğrultusunda hazırladıkları basın bildirisinde de maruz bırakıldıkları baskıları, yollarının tamir edilmediğini, çöp toplanması gibi herhangi bir belediye hizmeti alamadıklarını, çünkü köylerinin artık gözden çıkarıldığını söylüyorlar. Ayrıca maden işletmesinin özellikle sabahları köyün içinden geçen dereye yağlı pislikler döktüğünü de anlatıyorlar. MUÇEP’liler ise, termik santralin ve maden ocaklarının kapatılana kadar, hep birlikte mücadeleye devam kararlılığında olduklarını söylüyorlar…
Toplantıya katılan milletvekili Serpil Kemalbay da, sorunları yerinde dinlediğini, özellikle İkizköylü kadınların yaklaşımından çok etkilendiğini ve gün içinde konuşulan tüm konuları peşpeşe TBMM’de soru önergeleri olarak gündeme getireceğini söylüyor. Köylüler ise, Kemalbay’ın ve MUÇEP’lilerin destek ziyaretinden duydukları memnuniyeti, tüm samimiyetleriyle teşekkürlerini bildirerek paylaşıyorlar…
Daha sonra yine köyün kıyısına yapılacak olan ve yüzlerce kızılçam ve zeytin ağacının kesilmesine yol açacak kırma ve taşıma bandını yerinde gören MUÇEP’liler, maden sahasının içinden de geçerek ormanın nasıl bir ölüm çukuruna dönüştüğünü fotoğraflayarak günü sonlandırıyorlar…
Günün sonunda akılda kalan tüm tarafların mücadele azimleri ve kararlılıkları, belli ki bıçak kemiğe dek dayanmış…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir