14 Haziran 2020, Pazar günü, Milas Belediye Parkındaki çay bahçesinde, MUÇEP Milas İlçe Meclisi Kuruluş Toplantısı gerçekleştirildi. İki saati aşkın toplantıda çeşitli mahalle ve köylerden katılan insanlar, bir taraftan sorunları dile getirirken, diğer taraftan da, örgütlü, birlikte çalışmaya verdikleri önemi ifade ettiler. Bazı bölgelerin toplantının çok kalabalık olmaması için özen gösterip, kendi bölgelerinden katılımcı sayısını düşük tutmaya gayret etmiş olmalarına rağmen, toplamda 52 kişi toplantıya katıldı. Toplantıya katılanlar arasında Milas Kent Konseyinden bir katılımcının yanısıra, MUÇEP Muğla Eş-sözcüsünün, MUÇEP Bodrum’dan arkadaşların, Mandalya Çevre Platformundan temsilcilerin, Kıyıkışlacık sakinlerinin olduklarını görmek ayrıca sevindiriciydi. Bunun yanısıra, Milas Merkezden ve çevre köylerden insanların katılımı da en az aynı derecede dikkat çekici ve bahsedilmeye değer bir nokta oldu.
Giriş konuşmasında, dünyada giderek artan bir adaletsizlik ve eşitsizlik dalgasının mevcudiyetinden bahsedildi. Son 10 gündür sürmekte olan “nefes alamıyorum” eylemlerine işaret edilerek, aslında bizlerin de nefes alamamakta olduğumuz ifade edildi. Mevcut olan adaletsizlik ve acımasızlığın getirdiği eşitsizliğin doğanın ranta peşkeş çekilmesine, dünyanın her yerinde en küçük canlının bile yaşam hakkının elinden alınmasına sebep olduğuna dikkat çekildi.
132 mahallesi ve 2167 km2 yüzölçümü ile Milas’ın, ismi 3000 yıldır değişmemiş çok ender yerleşimlerden biri olduğu ve doğal güzellikleri, tarım alanları, zeytinlikleri, turizm, balıkçılık ve madenleri ile çok özel bir yer olduğu ifade edildi. Sadece bilinen arkeolojik yerleşkelerin 27 ve bilinmeyenlerin sayısının da muhtemelen en az bu kadar olduğu Milas coğrafyasında, bu değerler hiç önemsenmezlerken, kurulan ve ön planda olanın termik santraller, taş, kömür ve mermer ocakları, balık çiftlikleri, projelendirilmekte olan liman ve marinalar olduğu belirtildi.
Değinilen diğer bir konu ise ÇED raporları ile ilgiliydi. Alınması gerektiği düşünülen önlemlerin sıralanmasına rağmen, bunların bir biçimde devre dışı kaldıkları / bırakıldıkları, önlemlerin nasıl alınıp, neler yapılması gerektiği açık bir şekilde tanımlanmadığından da, işleyişte raporların farklı şekillerde değerlendirme dışı bırakıldıkları ifade edildi. Milas’ta 2017 yılından beri ÇED süreci başlatılmış 54 projenin 47 tanesi için “ÇED raporu gerekli değildir” değerlendirmesinin çıkmış olması ise işaret edilen olumsuzluklardan diğer bir tanesiydi.
Milas’ta doğanın dev adımlarla tahrip edildiği belirtilerek, bunun yanısıra, balık çiftlikleri, trafik terörü, atık + kanalizasyon, tabela kirliliği, susuzluk gibi çok ciddi sorunların bulunduğuna; termik santraller ve kömür kullanımı yerine temiz, yenilenebilir enerjinin tercih edilmesinin kaçınılmaz olduğuna işaret edildi. Burada, kömür havzası olarak tarif edilen bazı yerleşimlerin aslında yeraltı sularının bulunduğu yerler olduğunun da özellikle altı çizildi.
Gelişmelerin özet olarak kaygı ve dehşet verici olduğu ifade edilirken; HES, maden, enerji alanlarında, ek olarak da kıyılara kurulacak tesislerle ilgili çok fazla sayıda proje ve yatırım olmasına rağmen, hiç turizm yatırımı planlanmadığı açıklandı. Böylece ortaya çıkan / çıkmakta olan tablonun da dağları delik deşik, tepeleri yok edilmiş, kapkara çukurlardan oluşan bir Karya’dan oluştuğu / oluşmakta olduğu belirtildi.
MUÇEP Eşsözcüsü de söz alarak, MUÇEP’in ne olduğu ve ne olmadığını kısaca açıkladı. MUÇEP’in Ekoloji Birliği’nin bir bileşeni olduğunu açıkladıktan sonra, platform içinde herkesin eşit olduğunu, alışılagelmişin dışında, oluşum içinde bir hiyerarşinin bulunmadığını ifade etti. Çevre denince akla gelmesi gerekenin klasik anlamdaki “etraf” olmadığını, bunun, canlı ve cansız bütün varlıklar olarak anlaşılmak zorunda olduğunu ifade etti. MUÇEP’de konular etrafında yanyana gelen çalışma grupları ve komisyonlar olduğundan bahsetti. Üzerinde konuşulan konuların aslında herkesin ortak sorunu olduğunu belirterek, bu sorunların oldukça fazla olduğunu, her köyde en az bir adet mücadele olduğunu söyledi. Bunları aşmanın yolunun da dayanışarak çalışmaktan, mücadele etmekten geçtiğini açıkladıktan sonra da, belirtilen çalışma gruplarında herkesin yer alabileceğini ifade etti.
İl, ilçe ve yöre ile ilgili genel bilgilerin aktarılmasından sonra, mahalle ve köylerden katılanlar, kendi bölgelerinde karşı karşıya kaldıkları sorunları aktararak, diğer katılımcıları bilgilendirdiler.
İkizköy’de hatırı sayılır bir su sorununun mevcut olması aktarılan ilk konu oldu. Milas’ta bulunan Yeniköy Termik Santralinin su ihtiyacına öncelik tanındığı, santralin ihtiyaç duyduğu su sağlandıktan sonra, geriye kalan suyun bir bölümünün İkizköy’e verildiği ifade edildi. İnsanların günlük olarak ihtiyacı olan suya ulaşamamalarının yanısıra, tarımla uğraşan birçok insanın bazen günlerce tarlalarını sulayamadıkları anlatıldı. Bir keresinde de, halkın mevcut olumsuzluklara itirazlarına adeta misilleme yaparcasına, suyun 10 gün kesik olduğu ifade edildi.
Gruplaşmaların olduğu, ortak sorunlara karşı birlikte hareket etmenin kaçınılmaz olduğu ise, vurgulanan diğer bir noktaydı.
Çamovalı köyünden katılan arkadaşın anlattıkları ise yine oldukça dikkat çekiciydi. Hem öğretmen ve hem de çiftçi olduğunu belirten konuşmacı, özellikle de pandemi sürecinde yapmış olduğu gözlemleri ve buna dayalı değerlendirmeleri katılımcılarla paylaştı. Pandemi nedeniyle sokakların boşaltıldığı bir dönemde, gölün yakınındaki ağaçların kaşla göz arsında kesilmiş olduğunu anlatan konuşmacı, bundan yaklaşık 40 – 45 yıl önce çıkan bir orman yangını sonrasında, bölge insanının babalarının dikmiş olduğu ağaçların yok edildiğini ifade etti. Sistemin, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle, projeler geliştirmekte olduğunu, içinde bulunduğu sıkıntılı durumu aşmak için de, orman arazilerinin tarıma açılabilir alanlar haline getirildiğini belirtti. Bu konuda bir envanterin tutulmasının zaruri olduğunu belirterek, çevre ve doğanın yanında olmak zorunda olduğumuzu ifade etti.
Diğer bir konuşmacı da aynı şekilde, mevcut su sorununa işaret etti. Bitez’de 15 gündür suların sürekli kesilmekte olduğunu, gerekçe olarak, sürdürülen onarım çalışmalarının gösterildiğini belirtti. Oldukça uzun bir zamandır sürekli “onarım çalışmalarının mevcudiyetinin” ise anlaşılır olmadığı gibi, kabul edilir de olmadığını ifade etti. Geçmişte de 2. Derecede bir SİT alanının nasıl “yok oluvermiş olduğu” da diğer bir bilgiydi. Konuşmacı, bu ve benzeri sorunların Kıyıkışlacık’da da sürekli yaşanmakta olduğu, hatırı sayılır bir karmaşanın hüküm sürdüğü mahallede, bu toplantıda da bulunması gerektiğine inandığı muhtarı ortada göremediklerini ifade etti.
Söz alan diğer birkaç konuşmacı da, mahalle – köy, özel statü – kamu gibi yetki alanlarındaki farklılaşma ve uyumsuzluklardan bahsetti. Konular çerçevesinde çalışma gruplarının elzemliği de diğer bir öneri oldu.
Bu arada, MUÇEP için, bahsedilen konulardaki gelişmelerin öğrenilip, açıklanmasının da çok önemli olduğu ifade edildi. Bir başka deyişle, örneğin, su ile ilgili olarak elimizde ne gibi bilgilerin bulunduğu, hikâyesinin ne olduğu, neden azaldığı gibi konuların yeterince bilinmesinin gerekli olduğu. Buradan yola çıkarak, çözümler / çözüm önerileri üretmenin de çok önemli olduğu, vurgulanan diğer bir nokta oldu. Taleplerin de buna göre şekilleneceği şöyle bir örnekle ifade edildi: Kömür ocakları ve termik santraller açılmasın, aksine, var olanlar kapatılsın! Bu istikametteki mücadelede çıkacak sesin giderek daha güçlü olmasının gerekliliği de başka bir saptama olarak belirtildi. Su konusu örnek olarak verilirken, bu coğrafyada adeta bir marka olan sarnıçların ne denli bir gelenek olmuş olduğu, bu ve benzeri uygulamaların yeniden hatırlanmalarının çok anlamlı ve yararlı olacağı ifade edildi.
Liman projeleri ve benzeri birçok konu hakkında bilgi istenmiş olduğu, ama bunların şu anda, bu toplantının konusu olmadığı, başka bir zamanda ele alınabileceği ifade edildi.
Korucuk mahallesinden / köyünden katılan bir konuşmacı, en sorunsuz köy gibi gözüken köyünde, 4 mermer ocağının yanısıra, 2 feldspat ve 2 adet de demir kaynağı bulunduğunu ifade etti. Bölgede yapılan çalışmalarda gerçekleştirilen patlamalar nedeniyle, su kaynaklarından çamurlu suyun çıktığını açıklayan konuşmacı, böyle devam ederse, yakın bir zamanda burada kupkuru bir çevre görüleceğini ifade etti. Yaşanmakta olan aşırı göç ve yerleşimlerdeki yığılmanın da bu olumsuzluklara katkıda bulunduğunu belirttikten sonra, havanda su dövmemek için, muhatapların kendi ağlarını kurmak zorunda olduklarını, bunların içinde de fiilen üretim içinde olan / sorunlarla karşı karşıya olan insanların katılmasının bir vaz geçilmez olduğunu belirtti.
Mandalya Çevre Platformunu da temsilen katılan arkadaşlardan Boğaziçi mahallesinden bir konuşmacı, 42 yıllık emek sonrasında yanyana getirebilmiş olduğu birikimlerle mütevazı bir ev almış olduğunu, çevre ve doğa ile barışık, huzur içinde bir yaşam sürdürmenin planlarını yaparken, tam karşısında dikilen 27 adet balık çiftliğinin mevcudiyetinden duyduğu rahatsızlığı ifade etti. Yaşadıkları ortamla ilgili en değerli bilgilerin köylüde bulunduğunu söyledikten sonra, konuşmuş olduğu birkaç yöre insanının, böyle bir denizde yüzmek bir yana, çocuklarının ayaklarını bile böyle bir denize sokmayacaklarını anlatmış olduklarını katılımcılarla paylaştı. Belirlenmiş olan çalışma grupları bünyesinde faaliyet sürdürmekte olduklarını belirttikten sonra, harekete geçmek için gecikmemek gerektiğine, mevcut sorunlarla ilgili olarak yetkililerin dikkatini çekmenin de önemli olduğunu ifade etti. Köylülerin ve çevreye yerleşmiş emeklilerin birlikte hareket etmelerinin önemli olduğunu, köylülerin bilgileriyle, emekli insanların en azından bir kısmının devlet tecrübesinden yararlanılması gerektiğini vurguladı. Her şeyin katledildiği, katledilmekte olduğu bir ortamda, sorunların belirlenmesi kadar, çözümlerin ve çözüm önerilerinin sunulmasının da önemine işaret ettikten sonra, STK’leri çok iyi, çok doğru okumak ve değerlendirmek gerektiğini vurguladı. Çalışmalarını şimdilik Mandalya Çevre Platformu olarak sürdürmeye devam etmek istediklerini, fakat bunun yanısıra MUÇEP yetkililerine, MUÇEP Milas Platformuna destek vermeye her zaman hazır olduklarını ifade etti. Bu yaklaşım diğer katılımcılar tarafından da çok olumlu ve yapıcı bulundu.
Akabinde, toplantıya İkizköy’den katılan diğer bir konuşmacı, mevcut sorunların çoğunun bir ya da diğer bir köyün sorunu olmadığını, bunların ortak sorunlar olduğunu belirtti. Ortak olarak sahip çıkılması gereken sorunlardan bazılarını geçmişte yerel mercilere aktarmış olduklarını söyleyerek, yaşanan su sorunu ile ilgili olarak geçmişteki Bodrum Belediye Başkanına başvurmuş olduklarını, ilgilenileceği söylenmiş olmasına rağmen, kendileriyle ilgilenilmemiş, kendilerine sahip çıkılmamış olduğunu ifade etti.
Daha sonra, Boğaziçi mahallesinden katılan bir konuşmacı, topraklarını savunmak için MUÇEP’le buluşmuş olduklarını ifade etti. Bundan yaklaşık 20 yıl önce tıpkı kendisi gibi birçok insanla bu bölgeye yerleşmiş olduklarını, kendileri için bunun bir şans olmuş olduğunu aktardıktan sonra, köyleri için ellerinden gelen her şeyi yapmış olduklarını anlattı. Buna rağmen, mevcut su sorununun en büyük sorun olarak karşılarına çıkmaya devam etmekte olduğunu belirtti. Ek olarak, köy – mahalle – site gibi üniteler arasında da en azından bir koordinasyon sorunu olduğunu ifade etti. Balık çiftliklerinden duyulan rahatsızlığa da değinen konuşmacı, olumsuzluklar karşısında ağzı açık, gelişmeleri seyretmek yerine, çalışma gruplarının oluşturulmasının ve bunların çok aktif olarak faaliyet göstermelerinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekti.
Sorunların çoğunun bilindiği, çözüm yolları üzerine kafa yorulması gerektiği de diğer bir görüştü. Yapılan birçok tahribatın, yaşanmakta olan ekolojik çöküşün, giderek ellerden alınmakta olan yaşam hakkının bireysel ya da bir yerleşimle sınırlı bir sorun olmadığı, bunların bütünsel, herkese ait sorunlar olduğu ifade edildi; çözümün de birlikte örgütlenmekten, birlikte mücadele etmekten geçtiğine işaret edildi. Bu çalışmalar çerçevesinde, bir bilgi bankası, bilimsel çalışmalar arşivi ve videotekin oluşturulması düşüncesinin de mevcut olduğu bilgisi verildi.
Yasaklar esnasında yapılmak istenen bir ağaç kesimine karşı çıkan duyarlı bir insanın, kesim yerine giderek, iş makinalarının önüne yatmış olması verilen diğer önemli bir bilgiydi. Farkındalık yaratmanın ne denli önemli olduğunun bir kez daha altı çizildi.
Toplantıya teknik aksaklıklar nedeniyle gecikmeli katılan Bafa’lı konuşmacılar, karşı karşıya bulundukları sorunları bir nebze paylaşarak, toplantıdaki son konuşmayı yaptılar. Bafa’nın Ilbıra dağı ile Beşparmak Dağları arasında yer alan bir bölge olduğunu anlattıktan sonra, bu bölge için maden arama izni çıkarılmış olduğunu ve bu nedenle de gözle görülür bir saldırının olduğunu açıkladılar. Muhtemelen bu nedenle ormanların da yok olma / yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirten konuşmacılar, şu sıralarda halktan da herhangi bir tepki ya da desteğin gelmediğini açıkladılar.
Bundan sonra, İlçe Meclisinin kurulması, eş-sözcülerin ve İlçe Yürütme Kurulunun belirlenmesi aşamasına geçildi. Bu görevlerin / sorumlulukların belirlenmesinde, tüzük gereği olarak, toplantıya fiilen katılmış olma kuralının mevcut olduğu da konuya açıklık kazandırmak amacı ile katılımcılara belirtildi.
Toplantı sonunda, bölgeler gözetilerek hazırlanan Yürütme Kurulu şu isimlerden oluştu:
Kıyıkışlacık Ayhan Onat
Bafa Abdullah Gürgün
İkizköy Necla Işık
Merkez Semra Karazeybek
Zeytinlikuyu Ahsen Gözüaçık
Korucuk Osman Kara
Çamköy Fikret Çoban
Merkez Erhan Çanak
İkizköy Celal Çoban
Güllük Neşe Tuncer
Yakında olmadıklarından dolayı toplantıya katılamayıp, yedek üye olarak belirlenen kişiler de, katılacakları toplantı sonrasında asil üye olarak Yürütme Kuruluna dâhil edilecekler.
Yürütme Kurlunun belirlenmesinden sonra, gündemin son maddesi Eş-sözcülerin seçilmesiydi. Bu aşamada da MUÇEP Milas Eş-sözcüleri olarak Neşe Tuncer ve Fikret Çoban seçildiler.