14-15-16 Nisan 2023 tarihlerinde MUÇEP-Datça Meclisi, Datça Sinema Topluluğu ve Datça Belediyesi tarafından 2023 MUÇEP Datça Ekoloji Film Günleri planlanmaktadır. 2023 MUÇEP Datça Ekoloji Film Günleri, Datça Sinema Topluluğu, Muğla Çevre Platformu, FilmKoop ve BIFED (Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali), Gündem Fethiye, Akdeniz Yeşilleri ve Datça Belediyesinin desteği ile gerçekleştirilmektedir. Bu etkinliğin düzenleyicileri olan MUÇEP Datça Meclisi ve Datça Sinema Topluluğu olarak destekçilerimize teşekkürü  borç biliriz. Aşağıda isimleri ve özetleri paylaşılan filmler, çoğunluğu BIFED’de, MUÇEP’’te ya da GündemFethiye ’de yayınlanmış-gösterilmiş filmlerden seçilmiştir.
Muğla çapında böyle bir Ekoloji Film Günleri etkinliğine örnek olduğu ve film havuzunu bizlere açtığı için BİFED’e  tekrar teşekkür ederiz…

Etkinlikler boyunca Bülent Ecevit Kültür Merkezinde, Umut Kaçar ve Begüm Suar’ın  Orman Yangınları ve Akbelen Direnişini konu alan fotoğraflarından oluşan bir FOTOĞRAF SERGİSİ de gezilebilecektir. Fotoğraf Sanatçılarına da katkıları için teşekkür ediyoruz.

Bu etkinlik MUÇEP Ekoloji Film Günleri Çalışma Grubu‘nun bir etkinliğidir… Elbette bu etkinliğin organizasyonunu tamamen gönüllülük temelinde üstlenen Çalışma Grubundaki tüm gönüllülere de bir teşekkür borcumuz var. Grubun Çalışma Raporu’na MUÇEP Ekoloji Film Günleri Çalışma Grubu | MUÇEP – Muğla Çevre Platformu (mucep.org) linkinden erişebilirsiniz…

    !!! MUÇEP ’23 Datça Ekolojik Film Günlerindeki bütün gösterimler ve etkinlikler, herkese ÜCRETSİZ’dir!!!

Film Gösterimleri


14 Nisan’da saat 20.00’de Palamutbükü’nde açık hava’da ve


15-16 Nisan’da ise saat 16.00’dan başlayarak Bülent Ecevit Kültür Merkezinde yapılacaktır.


Gösterim programları ise aşağıdaki gibi olacaktır:

     PALAMUTBÜKÜ -14 Nisan Cuma Programı  20.00 – 22.30

Saat 20.00:  Toplanma, Karşılama ve MUÇEP Basın Açıklaması, Eko-Kırım İmza Standı
Saat 20.30:
1- Film Öncesi Muğla Ekoloji Mitingi, Gündem Fethiye, 8 Dakika
2- Film Öncesi Filmlerle ile ilgili kısa konuşma 10 dakika – Hülya Çetinkaya
3- 1.Film: Cennet Ellerinden Giderken, 20 dakika
4- 2. Film: Muğla’da Kömür için Yok Edilen Köyler, 40’, Akdeniz Yeşilleri Derneği
5- Ara 10 dakika
6- 3. Film: İkizköy’ün Kadınları: Aytaç Teyze, 15′, GündemFethiye
7- Film Sonrası: Kısa Sohbet 30 Dakika
                                                                                                                            

        DATÇA-MERKEZ-15 Nisan Cumartesi Programı  16.00 – 19.00

Bülent Ecevit Kültür Merkezi Kapalı Sinema Salonu (16.00 – 19.00)
Saat 16.00:  Toplanma, Karşılama ve MUÇEP Basın Açıklaması, Eko-Kırım İmza Standı
Saat 16.30:
1- Film Öncesi MUÇEP Kısa Film: 6 Dakika
2- Film Öncesi Datçadaki etkinlikler ve filmler ile ilgili kısa konuşma 10 dakika – Janset Paçal
3- Her Yönden Mızraklar: 90 Dakika + 10 Dakika ara
4- Kısa Film: Akbelen Nöbeti 505 – Gündem Fethiye Kısa Film, 6 dakika
4- Film Sonrası: Kısa Sohbet 20 Dakika

     DATÇA-MERKEZ-16 Nisan Pazar Programı  16.00 – 18.30

Bülent Ecevit Kültür Merkezi Kapalı Sinema Salonu (16.00 – 18.30)
Saat 16.00:  Toplanma, Karşılama ve MUÇEP Basın Açıklaması, Eko-Kırım İmza Standı
Saat 16.30:
1- Film Öncesi Muğla Ekoloji Mitingi, Gündem Fethiye, 8 Dakika
2- Film Öncesi Film ile ilgili kısa konuşma 10 dakika – Umay Alkaya
3- 1.Film: Soluk: 47 Dakika + 10 Dakika ara
4- 2.Film: İkizköy Belgeseli, 15 Dakika, Aybars Arpacı
5- Kısa Film Fethiye Gündem, Çimento Fabrikası, Neden Buradayız, 6 Dakika
6- Film Sonrası: Kısa Sohbet 20 Dakika

Bülent Ecevit Kültür Merkezinde, Umut Kaçar ve Begüm Suar’ın Orman Yangınları ve Akbelen Direnişini konu alan fotoğraflarından ve MUÇEP basın açıklamalarından metinlerle zenginleştirilmiş bir FOTOĞRAF SERGİSİ de gezilebilecektir.

Sadece Ekmeği Değil, Gülü de İstiyoruz…

MUÇEP 28. Genel Meclis Toplantısında, önümüzdeki seçimler de dikkate alınarak, yaşamı savunmak üzere doğayı öncelemeyen, yaşam alanlarını talan eden siyasi partilere oy vermeyeceğimizi deklare etmiştik. MUÇEP’23 Datça Ekoloji Film Günleri dolayısıyla da aynı taleplerimizi paylaşıyoruz:  Sadece ekmeği değil gülü de istiyoruz. Ekoloji Hareketleri Tutum Belgesi’nde söylendiği gibi, Bizi enkaz altında bırakanları unutmayacağız ve “en büyük halkın katılımı toplantısını seçimde yapacağız”.

Ekoloji Hareketleri Konferansı’nda, Konferans gününe giden süreçte gerçekleşen  webinarlarda dile getirilen ekoloji ve siyasi özne olma yaklaşımı Tutum Belgesi’ne yansımıştı. Ardından, hala içinden çıkamadığımız deprem olgusuyla yüzyüze kaldık. Yaşamını yitirenler önünde saygıyla eğiliyoruz.

Konferansta, bugün yaşanan ekolojik krizin temelinde insanın doğayla ilişkisinin niteliğinin dönüşmesinin yattığı, kapitalizmin doğayı metalaştırarak varolduğu, canlı cansız her varlığın metalaştırıldığı bir süreç yaşadığımız çok yerinde bir tespit olarak dile getirildi.

Tutum Belgesi’nde, ekokırımın,  cinskırımının, işçi kırımının   olmadığı başka bir dünyanın    mümkün olduğu; bir avuç zenginin doğaya, yoksullara, kadınlara, Kürtlere, LGBTİ+’lara, mültecilere, engellilere karşı suç işleyenlerden hesap sorulacağı belirtiliyor. Ekolojik varlıklara karşı işlenen suçların sistem tarafından yaratıldığını biliyoruz.

Ekolojinin insanı da kapsadığına, toplumsal sonuçlarına, en açık biçimde yakın zamanda yaşadığımız depremde yaşananlarla tanık olduk, olmaya devam ediyoruz. İlan edilen OHAL, hukuku, temel hak ve özgürlükleri, yok sayıyor; halkın geçinme olanaklarını elinden alıyor. İmar Kanunu’nun kamuya açıklık ilkesiyle uyuşmayan sonraki kararnameler deprem bölgesinde insan dahil tüm canlı varlıkların kar mantığıyla görüldüğünü; kendi geleceği hakkında söz hakkı tanınmadığını ortaya koydu.

Felaketin fırsat bilindiğinin, yok olan hayatların hiç umursanmadığının, felaketi yaratanlara benzer uygulamalara ülkenin her yanında devam edileceğinin farkındayız. Ekolojik yıkımın birkaçını göreceğimiz örnekleri Datça’da gerçekleşiyor. Bu ekolojik yıkımlar covid-19 pandemisinde de sürdürüldü; deprem felaketinde de ara verilmeden devam ediyor. Ekolojik varlıklara saldırılar karşısında hayatı, yaşam alanlarımızı ırk, cins, ulus demeden savunmaya devam edeceğiz. Doğaya/insana karşı insan eliyle suç işlendiğini biliyoruz. Muğla’da yoğun biçimde süren bu saldırı gidişatını durdurmak, değiştirmek zorundayız.

Örneklerini gördüğümüz/göreceğimiz kaçak yapılaşma, yat limanı, desalinasyon  uygulamaları, Kargı Koyu’nu asgari ölçüde koruyan planların değiştirilmesi, doğanın sermeye biriktirme aracı olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.  Bu anlayışa meşru her yolla karşı çıktık, çıkmayı sürdüreceğiz. Yapmaya çaba harcadığımız şey yaşamı savunmaktır. Ortak varlıklara saldırıların sürdüğüne, kar güdüsünün  insan olarak bizlerin dışında olmadığımız canlı-cansız hiçbir şeyi umursamadığına daha görünür biçimde tanık oluyoruz.

Yürünmesi gereken yolun uzun olduğunun farkındayız.  Enerji, maden, v.b. “ihtiyaç”  diye önümüze konanlara aslında ihtiyacımız  olmadığını biliyoruz. Toplum olarak en önemli sorunumuzun gerçekten ihtiyacımız olan enerji, gıda, kent hayatının yaşamı sürdürme mantığıyla üretilmesi gerektiğinin; doğayla barışık bir insan hayatının mümkün olduğunun farkında olarak birlikte yaşamayı başaracağız.

Sadece ekmeği değil gülü de istiyoruz. Ekoloji Hareketleri Tutum Belgesi’nde söylendiği gibi, Bizi enkaz altında bırakanları unutmayacağız ve “en büyük halkın katılımı toplantısını seçimde yapacağız”.

Başka bir dünya, başka bir hayat mümkün

Kamuoyuna saygı ile duyururuz.
05.03.2023   MUĞLA ÇEVRE PLATFOMU

Filmler ve Özetleri

  1. Gecenin Işığı / Light of the Night, Matej Pok, Slovakya, 2020, 39’ Işık kirliliği, her sene katlanarak artan küresel bir problem ancak henüz bunu çözmeye yönelik gerçek bir çözüm bulmuş değiliz. Bu, hayvanların ve bitkilerin yaşamlarını, gökbilimcilerin çalışmalarını ve en çok da her birimizin sağlığını olumsuz yönde etkileyen bir mesele, ancak henüz hiçbirimiz bunun farkında değiliz.
  2. Şeker Blues / Sugar Blues, Andrea Culkova, Çek Cum., 2014, 78’ Yönetmen Andrea’ya gebeliğe bağlı şeker hastalığı teşhisi konur. Andrea’nın doğmamış bebeği için duyduğu korku, ailesindeki yeme alışkanlıklarını değiştirir ve onu şeker sanayiini araştırma konusunda harekete geçirir. Doktorlar ve bilim insanlarıyla yüzleşen Andrea, şekerin insanların fiziksel ve zihinsel işlevleri üzerindeki etkisini keşfe çıkar. Adeta bir dedektif takıntısıyla araştırmasına devam eden Andrea, çok uluslu şirketler, siyasetçiler ve sağlık hizmetleri arasındaki bağları tespit eder. Bu arayış Andrea’nın mutfak masasında başlar ve nerdeyse beş yıl boyunca dünyanın dört bir yanında devam eder. Ancak ailesinin, özellikle de en küçük oğlunun evde bir anneye ihtiyacı vardır. Şeker gerçekten de oğlunun sağlık sorunlarının nedeni olabilir mi? Bilgilendirici ve ilham verici; aynı zamanda trajikomik, canlı ve duygusal bir hikâye bu. Sizleri Şeker Hüznünden [Şeker Blues] özgür kılacak bir film!
  3. Her Yönden Mızraklar / Spears from All Sides, Christopher Walker, Ekvador, ABD, 2018, 90’ (2019 – 3lük ödülü) İspanyol istilacılar geldiğinden beri Ekvador’daki Waorani kabilesi yağmur ormanlarını mızraklarla korur oldu. Amerikalı misyonerler 1950’lerde petrol şirketlerinin Waorani topraklarına girmesinin yolunu açtı. Şu an ise 12 kadar kabilenin evi olan Ekvador’daki Amazon ormanlarının %70’i gezegenin en geniş biyoçeşitliliğine sahip yağmur ormanlarını kirleten petrol bloklarına bölündü. Yalnızca bir küçük kabile, Waoraniler, petrolü topraklarının büyük bir kısmından uzak tutmayı başardı. Ancak Ekvador, yeryüzünde kilometre başına en çok sayıda canlı türünü içerdiği düşünülen Yasuni Milli Park’ı da dahil olmak üzere Waorani halkının son bakir yağmur ormanını da uluslararası petrol endüstrisine açık artırmayla satmaya başladı. Her Yönden Mızraklar, yaşananları takip eden sürükleyici bir hikâye olmasının yanı sıra filmlerde nadiren gördüğümüz iklim değişikliğinin ön saflarında yaşanan karmaşık savaşları da gözler önüne seriyor.
  4. Aşağı Yukarı & Yana / Up Down & Sideways, Anushka Meenakshi & Iswar Srikumar, Hindistan, 2017, 83’ Hindistan-Myanmar sınırına yakın Nagaland’daki Phek adlı köyde yaklaşık 5000 kişi yaşamakta ve neredeyse hepsi kendi tüketimleri için pirinç yetiştirmektedir. Phek’in pirinç yetiştiricileri, beraber çalışarak taraçalı tarlaları hazırlar, fidanları diker ya da mahsulü kaldırarak onu imkânsız bir şekilde dik bayırlardan yukarı taşırken şarkı söylerler. Mevsimler değişir; keza gündeliği hipnotik hale getiren müzik de…. Şarkılarında söyledikleri sevgi, çok seslilik inşa etmek için bir başkasına –bir arkadaşa, aileye, topluluğa- duyulan ihtiyacın bir metaforudur da. ”Yukarı Aşağı & Yana” pirinç yetiştiren bir toplumun ve onların tarlalarda beraber çalışırken ortaya çıkardıkları sevgi ve kayba ilişkin anılarının müzikal bir portresi.
  5. Joël ve Krystel, Yaşayacağımız Hayat / Joël and Krystel, Our Life to Live, Guillaume Mazeline, France, 93’, 2019 Joël ve Krystel düzgün yaşamak için gerekli görünen her şeye sahipti: bir ev, bir aile, bir iş. Ancak hayatlarını değiştirmek istediler: “Kendimi 65 yaşıma kadar aynı işi yaparken görmedim.”” Ortak arzuları şarap etrafında dile geliyordu: şarap satmak mı? Hayır, Kendi şaraplarını satmak; kaliteli ve organik bir şarap. Daha önce var olmayan, kendilerine benzeyen ve gurur duyabilecekleri bir şey yaratmak istiyorlardı. Her şeyden çok, özgür olmak istiyorlardı. Bu film, Joël ve Krystel’in hayatına doğru bir dalış. Geleceğe koşan bir trene biniyoruz. Kamera onlara eşlik ediyor ve onlarla bağ kuruyor. İşlerini değiştirmek, hayatlarını değiştirmek anlamına geliyor ve bu öyle basitçe olabilecek bir şey değil. Birçok engelin olduğu uzun bir yolculuk. Joël ve Krystel’in projesi, beklenmedik güçleri uyandırmayı, durmadan yenilenen bir enerji sergilemeyi gerektiriyor. Bu enerji filmden geçiyor ve olasılıklar alanında onlara tanıklık ediyor. Dünya maceracılara aittir ve Joël ve Krystel kendi hayatlarının maceracıları haline geliyor.
  6. Arazi / The Land, Mohamad Sabbah, Lübnan, 26′, 2020 Arazi, Bisri halkının ve Lübnan’ın dört bir yanından gelen aktivistlerin Bisri Vadisi’nde yapılacak ve bölge için sakıncalı bulunan baraj inşaatına karşı ayaklanmalarını belgelerken; yörenin çiftçi ve çobanlarının topraklarını kaybetme korkusu ve burayla olan yakın bağlarına yer veriyor. Belgesel aynı zamanda baraj projesinin deprem konusunda ve jeolojik olarak barındırdığı tehlikeyi, inşaatın anlamsızlığını ve etrafında dönen çıkar çatışmalarıyla tüm bunların zengin ve önemli bir bölgeyi nasıl yok ettiğini farklı açılardan ele alıyor.
  7. Ovacık. Ayşegül Selenga Taşkent, Türkiye, 2019, 92’ (2019 2lik ödülü) Fatih Mehmet Maçoğlu Türkiye Komünist Partisi’nden seçilen ilk Belediye Başkanı. Dersim / Tunceli’ye bağlı Ovacık ilçesi çoğunluğun bilmediği, kültürel ve insani değerlerin çok önemsendiği, barışın, sevginin ve dayanışmanın desteklendiği, eğitim ve üretimin sıfıra yakın bütçelerle hayata geçirildiği bir yer. Film, Başkan Maçoğlu’nun sosyalist idealler ile göreve geldiği Ovacık Belediyesi ve Ovacık halkının gündelik hayatını anlatıyor. Başkan Maçoğlu’nun bu küçük ilçede başlattığı sürdürülebilir tarımı kendi kendine yeten bir ekonomiye çevirme çabasına, halkla birlikte konuşarak, çalışarak, üreterek toplumun tüm kesimlerine yaymaya çalışmasına tanıklık ediyor. Başkan Maçoğlu ve Ovacık halkının emek ve alın teriyle ürettiklerini Türkiye’nin tüm bölgelerine göndermelerini, ülke genelinde belediyelere örnek olmalarını konu ediniyor. Ovacık’ın dürüst, içten dayanışma dolu üretim hikâyesi ülkenin doğusu ile batısı arasında hep beklenen iletişim köprüsünü de inşa etmeye başlıyor.
  8. Apartmanların Gölgesinde: Bir Kent Tarımı Deneyimi, Melike Selin Durmaz Ekenler, Türkiye, 19’,
  9. Soluk, Metin Kaya, Türkiye, 2015, 47’: Zonguldak. Madenlerin ve maden işçilerinin şehri. Ağır çalışma koşulları altında hayatları pahasına yerin altına girenlerin şehri. Bir de kaçak madenler var şehirde. En ufak güvenlik önleminin alınmadığı, oldukça ağır koşullar altında yaşanan çeşitli varoluş hikayelerine tanık olduğumuz madenler. Kaçak kömür üretiminin bir parçası haline gelen çocuklar ve katırların trajik yaşamları bu madenlerin en acılı öykülerinden biri. “Soluk” filmi, Zonguldak dağlarındaki kaçak kömür madenlerinde yaşanan bu kıyasıya mücadeleyi anlatıyor.
  10. Cennet Ellerinden Giderken, Serdar Güven, Türkiye, 20’ 2021: Bursa, Yenişehir’e bağlı Kirazlıyayla köylülerinin yaşamları; bir sene önce köylerinde kurulmaya başlanan Maden Zenginleştirme tesisi ile bir anda alt üst olmuştur. Huzurları, anıları, yaşanmışlıkları, yaşam alanları; yani cennetleri ellerinin arasından kayıp gitmeye başlamıştır. Kirazlıyayla’nın anaç kadınları, topraklarına sonuna kadar sahip çıkmaya kararlıdır. Film; Kirazlıyayla Kadınlarının özgün, güçlü ve örnek alınacak kararlılıkta sürdürdükleri, topraklarına sahip çıkma mücadelelerinin tanıklığını gerçekleştirmektedir.
  1. İkizköy’ün Hikayesi, 15’, Eren Aybars Arpacık
  2. Muğla’da Kömür için Yok Edilen Köyler, 40’, Akdeniz Yeşilleri Derneği – CANEurope Fund, Kerem ve Veli
  1. Kısa Haber ve Tanıtım Filmleri: MUÇEP tanıtım-COP’26, 6 dakika, MUÇEP
  2.  Kısa Haber ve Tanıtım Filmleri: Akbelen Nöbeti 505, 6 dakika, Gündem Fethiye
  3.  Kısa Haber ve Tanıtım Filmleri: Muğla Ekoloji Mitingi-Neden Buradayız, 8 dakika, Gündem Fethiye
  4.  Kısa Haber ve Tanıtım Filmleri: Çimento Fabrikası-Neden Buradayız, 6 dakika, Gündem Fethiye
  5.  Kısa Haber ve Tanıtım Filmleri: İkizköy – Aytaç Teyze, 20 dakika, Gündem Fethiye
  6.  Knidos Kadınları, 30 dakika, Ertuğrul Karslıoğlu
  7.  Kısa Haber ve Tanıtım Filmleri: İkizköy – Nejla Işık, 25 dakika, Gündem Fethiye

Yukarıdaki Film Havuzu, Datça Sinema Topluluğu ve MUÇEP için çoğunluğu BIFED ve GündemFethiye ile Akdeniz Yeşilleri, Ertuğrul Karslıoğlu gibi yönetmenler vasıtasıyla teliflerinden feragat eden yapımcı ve yönetmenlerin filmlerinden oluşturulmuştur. Başta BIFED olmak üzere bu havuzu bize sağlayanlara tekrar teşekkür ederiz. MUÇEP Yerel Meclisleri de kendi bulundukları yerellerde birkaç meclis birlikte ya da ayrı ayrı film gösterimleri-etkinlikleri düzenleyebilecektir. 14-15-16 Nisan’da yapılacak “2023 MUÇEP Datça Ekoloji Film Günleri” bu gösterimler için bir pilot çalışma olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir