Yatağan’da Yaşama Hakkımızın Elimizden Alınmasına İzin Vermeyeceğiz ! – 3.6.2019
Yatağan Termik Santrali’nin işletmecisi Yatağan Termik Elektrik Üretim A. Ş. (YEÜAŞ) tarafından Yatağan’ın Turgut ve Hacıbayramlar köyleri çevresinde planlanan yeni maden ocağının açılabilmesi için yapılması zorunlu olan ÇED toplantısı yapılamadı.
Söz konusu kapalı kömür ocağında, on yıllardır çevreye zehir ve ölüm saçan santralin ömrünü 13 yıl uzatmayı mümkün kılacak kömürün üretilmesi planlanıyor.
YEÜAŞ bu kömür ocağını açmak için ÇED sürecini geçen yıl başlattı. Sunduğu Proje Tanıtım Dosyası üzerine Muğla Valiliği “ÇED gerekli değildir.” kararı verdi.
Dosyadaki bilgi ve veriler son derece yetersiz olmasına rağmen, bu karara karşı Turgut Köyü’nden Tayyibe Demirel’in açtığı iptal davasında mahkemenin iptal kararı vermesine yeter çevre zararının bilgileri mevcuttu.
Mahkeme, Valiliğin kararını, mutlak tarım arazileri üzerinde ve Dipsiz Çayı kaynağına bu kadar yakın mesafede bir kömür ocağının ÇED raporu hazırlanmaksızın açılamayacağına karar verdi.
Bu dava henüz kesin karara bağlanmadan, bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmişken, YEÜAŞ aynı kapalı o ak için ÇED başvurusu yaptı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) bu başvuruyu kabul edip, 30 Mayıs 2019 tarihinde Turgut’ta Halkın Katılımı Toplantısı yapılmasına karar verdi.
Toplantıya iki köyden çok sayıda yöre insanı, Platformumuzun da arasında olduğu çok sayıda sivil toplum örgütünün üye ve temsilcileri katıldı.
Toplantı, ÇŞB yetkilileri açılış cümlelerini söylerken, salonda bulunan halkın yoğun tepki ve protestoları nedeniyle yapılamadı.
Kitlenin ısrarlı talepleri sonucunda salonda düzenlenmek zorunda kalınan toplantı tutanağında kısaca, halkın projeyi istemediği, bu nedenle toplantının yapılamadığı belirtildi. Israrla istenmesine karşın örneği resmen verilmeyen tutanak, fotoğrafı çekilerek elde edildi.
Toplantının yapılmasını engelleyen protestolar, yöre halkının Şirket’in toplantıda anlatacaklarından öğrenecek bir şeyleri olmadığı fikrine, bilgisine dayanıyor. Hepimiz, ÇED sürecinin gerçek dışı ve göstermelik bir prosedüre dönüştüğünü biliyoruz.
Sadece yöre köylüleri ve Muğlalılar değil, tüm Türkiye, Santralin ve bağlantılı kömür ocaklarının, işletmeye alındığı 1982 yılından beri;
– Halkın sağlığına verdiği zararı, kanser ve solunum yolu hastalıkları nedeniyle 45 bin insanın erken ölümüne yol açtığını; bu hastalıklarda korkunç düzeyde bir artış olduğunu,
⁃ Santralin, olağan ömrü 30 yıl olmasına rağmen, 37 yıldır, muafiyet sağlayan yasal düzenlemeden yararlanarak ÇED süreci gerçekleştirmeden çalışmaya devam ettiğini,
⁃ Kömür ocaklarının köyleri yok ettiğini, açılmaya devam edildiğinde toplam 28 köyü ortadan kaldıracağını,
⁃ Yok ettiği köylerin yanında yörenin en önemli geçim kaynağı olan zeytinlikleri, tütün tarlalarını, verimli tarım arazilerini de yok ederek ekonomik bir yıkıma yol açtığını,
⁃ Bütün bu kabul edilemez zararlı etkileri nedeniyle 1999 yılında kesinleşen yargı kararıyla kapatılmasına karar verilmesine rağmen işletilmeye devam edilen santral nedeniyle Türkiye’nin AİHM’de görülen davada mahkum olduğunu, AİHM’nin kararına halen uyulmadığını,
yakından bilmektedir.
Muğla’da doğanın talan edilmesine, insan hayatının hiçe sayılmasına seyirci kalmamaya kararlı olan MUÇEP, özellikle de üç termik santralin verdiği zararın yakın çevreleriyle sınırlı olmadığı, Muğla’nın, hatta ülkenin sınırlarını aşan ve yüzbinlerce insanı etkileyen bir kirliliğin faili olduğu bilinciyle, santraller ve kömür ocaklarını yakından takip etmektedir.
Protesto edilip yapılamayan ÇED Halkın Katılımı Toplantısı’na da bu yaklaşım içinde, halkımızla birlikte katılım gerçekleştirilmiş ve protesto tavrı, en güçlü biçimde desteklenmiştir.
Bu ÇED süreci, bundan sonraki aşamalarında da yakından takip edilecek, hepimizin canına kasteden bu projenin gerçekleşmesini önlemek için bütün meşru yollar kullanılacaktır.
Toplantı günü Turgut Köyü’nden Tayyibe Demirel’in dile getirdiği, cevabı kendi içinde “Bizim bu Turgut’ta yaşama hakkımız yok mu?” sorusunda olduğu gibi, “Hepimizin Muğla’da ve yaşadığımız tüm yerlerde yaşama hakkımız var. Yaşama hakkımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz.”
MUĞLA ÇEVRE PLATFORMU – 3.6.2019