MUÇEP Datça Meclisi bir süredir, Datça’da Tematik Sohbetler/Paneller düzenlemekte. Bu etkinliklerden altıncısı, 22 Ocak 2025 Çarşamba günü (saat 14.00’de) Bülent Ecevit Kültür Merkezinde Sokak Hayvanları üzerine olacak. Bu paneli, MUÇEP ve Datça Meclisi ile Kent Konseyi, Kent Konseyi Hayvan Hakları Çalışma Grubu ve Hayvanları Sevenler Derneği hep birlikte düzenliyor. Panelistler, yine Datça’da hayvan hakları alanında yıllardır çaba sarf eden, hizmet üreten arkadaşlarımız…

Her toplantımız, birlikte bir yol bulmak üzere birlikte tartışmayı,  birbirimize akıl danışmayı, birlikte öğrenmeyi ve bulduğumuz çıkar yolda birlikte ilerlemeyi özendirmek ve vesile olmak için… Dolayısıyla toplantılarımız öncesinde konu ile ilgili kimi yazı ya da video olarak mesajlar da paylaşıyoruz… Bir altlık olması için. İşte aşağıdaki yazı da panel öncesinde, tartışmalarımızın yönüne dair hatırlatmalarda bulunmak için yazıldı, yazarı: MUÇEP Datça Meclisimizden ve Datça Kent Konseyinden biri, Tuğrul Kınıkoğlu…

Biliyorsunuz Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişiklikle birlikte ortalık epey karıştı. Özellikle de köpekler konusunda. Bir grup gönüllü olarak Datça’daki sokak hayvanları sorununun adını doğru koymaya, çerçevesini çizmeye, çözüm için öneriler getirmeye ve sorumlu kurumlara çeşitli seviyelerde destek vermeye çalışıyoruz.

Çalışmalarımız sırasında gördüm ki ağırdan aldığımız her gün bu problem daha da büyüyor. Kontrolsüz biçimde artan sokak hayvanı nüfusu, sorunu altından kalkılamaz hale getiriyor. Küçük bir hayvansever grubunun gerek sahadaki işlerin gerekse sorumlu kurumları çalıştırma/destekleme işinin altından kalkması mümkün değil. Çözüm ancak çok daha geniş kesimlerin ortaklaşa soruna müdahalesi ile mümkün.

Bu yazı ile kendi bakış açımı ortaya koyarak nasıl hızla bu soruna el veren kişi sayısını artırabiliriz ve beraber neler yapabiliriz tartışmasına bir katkı sağlamak istiyorum. Yazdıklarım tamamen kişisel ve ekip arkadaşlarım içinde dahi benim yaklaşımımı tamamen paylaşmayan kişiler olacaktır ama tüm Datçalılar olarak bu konuda ortak noktalarımızın aslında sandığımızdan çok daha fazla olduğunu düşünüyorum. İnanıyorum ki bazı temel konularda anlaştıktan sonra aslında yapılması gereken şeyler aynı. Yani sokak köpeklerini çok sevsek de, onlardan hiç hoşlanmasak da aslında kavga etmeden hep beraber çalışabilir, birbirimize destek olabilir, tüm toplum olarak çözüme katkıda bulunabiliriz. Tabii belediye başta, sorumlu kurumların yeni yasa ile ellerinin kollarının biraz bağlı olduğu ve her zaman en doğru adımları atmakta zorlandıkları gerçeğini  de bir parantez olarak belirtmek gerek.

Daha geniş bir uzlaşı için karşılıklı hangi konularda esnememiz, hangi konularda bilgi alışverişi yapmamız ve birbirimizi desteklememiz gerektiği konularını düşünmeye başlayabiliriz. Ama öncelikle mevcut duruma bir göz atalım:

  1. Sokak köpeklerinin çoğunun hayatı çok zor. Çok zor koşullarda dünyaya geliyor, çoğu yetişkin olacak kadar dahi yaşayamıyor. Yetişkinleri bekleyen ise açlıkla, soğukla, diğer köpeklerle ve kimi insanların düşmanca tutumları ile boğuşulan kısa bir ömür.
  2. Bazı sokak köpekleri mahallelerindeki koruyucularının gözetimi altında mutlu ve uyumlu bir yaşam sürüyor. Bu köpeklerin yaşam kaliteleri genellikle yüksek.
  3. Bazı mahallelerde / sokaklarda ise kısmen korunan, kısmen korkulan, kısmen düşmanca davranılan ve mahallenin en azından bir kısmı tarafından sorunlu olarak görülen köpekler var. Bunlar kimi zaman yanlış anlaşılan, kimi zaman tek başınayken iyi ama çete içinde sorun çıkarabilen, bazen travmatik tecrübelerini üzerinden atamayan köpekler. Beraber çalışarak ve birbirimizi anlayarak hem köpeklerin hem de mahallelinin hayatını iyileştirebileceğimiz en kritik kategorinin bu olduğunu düşünüyorum.
  4. Bir de az sayıda köpek var ki yaşadıkları tecrübeler onların mahalle koşullarında rehabilite edilmelerini çok zor hale getiriyor.

Önce üzerinde en kolay anlaşabileceğimiz konu olan sahiplendirme seçeneğini değerlendirelim.

Sokak köpeklerinin de aynen sahipli köpekler gibi sıcak, sevgi dolu ve güvenli bir yuvayı hakettiğini düşünen hayvanseverler tabii ki öncelikli olarak bu köpeklerin birer yuva edinebilmesi için uğraşıyorlar. Sahiplenilen her köpek sokaktan eksilecek bir köpek olduğundan mahallesindeki köpeklerden şikayet edenlerin de destekleyecekleri bir çözüm. Ancak gerçek şu ki sahiplendirme çabaları oldukça yavaş ilerliyor. Sahiplenmeler arttıkça sokakların rahatlayacağını, sokaklar rahatladıkça farklı kesimlerin uzlaşma şansının artacağını ve buna bağlı olarak daha çok köpeğin sahiplenileceğini düşünüyorum. Yani yavaş ve yetersiz ama en içe sinen stratejimiz bu ve diğer seçeneklere paralel olarak bunu sürekli gündemde tutmalıyız.

Sadece sahiplendirerek bu işin çözülemeyeceğini görünce sabırsızlık bizi tüm seçenekler yelpazesini anlamaya çalışmak yerine yanlış kestirmelere sokuyor. Sokak köpeği nüfusunu azaltmanın ancak birlikte akıllıca kullanıldığında etkili olan birkaç yolu var. Bunlar içinde çok özel durumlarda uygulanabilecek ve kendi başlarına uzun vadede bir işe yaramadığı defalarca kanıtlanmış 2 tanesi (öldürmek ve barınaklara toplamak) ne yazık ki bu tartışmanın ana konuları haline gelmiş durumda ve bunlar üzerinden kavga ettiğimizden asıl işe odaklanıp elbirliği ile sorunu çözemiyoruz. Pek çok ülke yıllar boyu aynı sorunu çözmeye çalışmış durumda ve bugün hangileri başarılı olmuş, hangileri hala aynı sorunla boğuşup duruyorlar gayet iyi biliyoruz. Bu tecrübeler bize gösteriyor ki

  • kısırlaştırma,
  • üretimi ve sokağa salmayı engelleme,
  • sahiplendirme

birlikte yapıldığında sorunu çözüyor.

Ortaya çıkıyor ki öldürmek ve barınaklara toplamak yukarıdaki adımlar uygulanmadığı sürece uzun vadede sorunu çözemiyor.

Öldürmenin öldüren, bu emri veren, buna tanık olan ve bunun yapıldığını bilen insanlar üzerindeki etkisini uzun uzun konuşmaya gerek yok. Böyle bir çözümü kabul etmiş bir toplum eninde sonunda büyük bir pişmanlık yaşayacaktır.

Köpekleri barınaklara tıkmak da daha az üzücü değil. Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış köpeklerin kalabalık koşullarda birbirlerine yaptıklarını ve çok kalabalık olduğunda insanların onlara yaptıklarını herkesten saklamak gerekecek. Üstelik tüm bunlar çok büyük bir maliyet gerektirecek. Koca bir barınağın yapılması, işletilmesi, binlerce köpeğin doyurulması, personel masrafı vs. Ve tüm bu parayı harcadıktan sonra gelinen nokta: dışarıda barınağa alınması gereken daha çok köpek var. Seneye daha da çok.

İşte bu yüzden vicdan yaralayan, sürekli para yutan ve sorunu da çözemeyen öldürme ve barınağa toplama alternatiflerini tamamen masadan kaldıralım. Kafalarımızı, bağışlarımızı, işgücümüzü, kurumlar üzerindeki baskılarımızı bir araya getirelim.

Tüm mahalleli:

  • Küçük rehabilitasyon merkezleri talep edelim. Burada kısırlaştırmalar, tedaviler yapıp, köpekleri fazla tutmadan yeni köpekler için yer açalım.
  • Kısırlaştırma seferberliğine hem bağışlarımızla, hem emeğimizle katılalım. Mahallelerde gönüllü operasyon öncesi köpek tutma ve operasyon sonrası bakım alanları oluşturalım.
  • Sokaktaki köpekleri sahiplenelim, sahiplendirelim.
  • Sahiplenilmeyen köpeklere mahallemizde, sokağımızda göz kulak olalım. Onlara kol kanat gererken diğer insanları da gözetelim, onların da bu köpeklerle olumlu bir ilişki kurmalarına yardım edelim.
  • Köpekleri (en kolay yakalanan, en iyi huylu olanlarını) hızla barınaklara topladığımızda açılan boşlukların daha uyumsuz, mahalle koşullarına alışık olmayan köpekler tarafından doldurulabileceğini bilelim.
  • Mahallelinin desteği ile aşılamayan sorunlarda köpeklere daha az sorun yaratacakları ve onlar için daha güvenli ortamlar bulmaya çalışalım.
  • Ve son çare olarak bazı köpeklerin sokakta bırakılamayacağını ve bir barınağa alınmak zorunda kalınabileceğini bilelim.
  • Sokakta gördüğümüz yavruları eğer sahiplenemiyorsak onlara özel ilgi gösterelim. Onları insanlarla ve diğer köpeklerle sorun yaşamayacak sosyal köpekler haline getirelim ve 6-7 ay gözümüzün önünden ayırmayalım. Bu sürenin sonunda mutlaka kısırlaştırılmasını sağlayıp sorunsuz olarak yaşadığı mahallesine geri bırakalım.
  • Köpeğinizin yavruları da sizin sorumluluğunuzda. Köpek üreterek sokağa yavru salan kişileri engellemek zorundayız. Bunun için kurumlara gerekli ihbarları yapmayı ihmal etmeyelim. Kurumlar üzerinde bu konuda bıkmadan baskı oluşturmaya devam edelim.

Ve tüm bu işleri küçük bir hayvansever grubuna bırakmayalım, hepimiz bir ucundan tutalım. Sayımız artarsa ve birbirimizle iletişim halinde olursak bu işi başarabiliriz.

Gerçekçi olmamız gerekirse kontrolsüz nüfus artışını tamamen engellesek bile bu sorun bir süre daha bizimle beraber. Ciddi şikayetlere sebep olduğu için sokakta kalmasına izin verilemeyecek küçük bir grup dışında sahiplenilmeyen köpeklerin kalan ömürlerini mahallelerinde tamamlamalarını sağlamak durumundayız. Bunu da ancak mahalledeki her kesimin birbiriyle konuşması, birbirlerinin dertlerine hassasiyet göstermesi sayesinde başarabiliriz. Bu konuda insan ilişkilerinde yetkin bir mahalle gönüllüleri ordusunun aradaki köprüleri kurabileceğini düşünüyorum.

Önümüzdeki 3-4 yılı sıkı ve hep birlikte çalışarak geçirebilirsek inanıyorum ki sadece sokak köpeklerimizi değil, bir deri bir kemik köpekleri beslemek için maaşını harcayanları, çocuğu okula giderken köpek mi saldırır diye endişelenenleri, hastalıktan ölen yavru köpekleri gömmek zorunda kalanları, akşam eve dönerken sokağından rahat geçemeyenleri, kavga etmiş/kaza geçirmiş/yaralanmış köpekleri tedavi için veterinere götürmek zorunda kalanları, bisiklete/motora binerken tedirgin olanları da mutlu etmiş olacağız.

Konuyla ilgili evrim ağacı web sitesinden bir video’yu da izlemenizi öneririz: https://youtu.be/t5MnfZiaTsc

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir