Datça’da köyleri beton yutuyor
MUÇEP Datça Meclisi bir çalışma başlattı. Datça köylerinin etrafında çirkin beton yapılar! Yüksek duvarların ortasında yılın 9-10 ayı bir çoğu boş, beton sitelerde 35-40 m2’lik 1+1 daireler… Bir tren gibi köyleri çevreliyor…
MUÇEP Datça Meclisinden Gazeteci Sedat Kaya’nın aşağıdaki yazısı bu 1+1 sorununa işaret eden bir yazı. Sedat Kaya’nın izni ile paylaşıyoruz!
KNİDOS’TAN DATÇA’YA BİR GERİLEMENİN ÖYKÜSÜ.
MÖ 5’nci yüzyıldı.
Milet(Aydın) kenti Persler tarafından yıkılmış, yerle bir edilmişti.
Miletliler Pers istilası bittikten sonra kenti yeniden kurmuya karar verdiler.
Bir plan gerekiyordu.
İşte o anda tarihin ilk kent planlayıcısı çıktı ortaya; Tiryes Hippodamos.
Hippodamos müthiş bir plan yaptı.
Literatüre ızgara plan diye geçen bu sistem Milet’i döneminin en uygar kenti yaparken, diğer antik şehirlere de örnek oldu.
Tarih MÖ. 4’dü.
Dorlar Ege ile Akdeniz’in buluştuğu Datça yarımadasının ucuna muhteşem bir kent kurdular.
Adını Knidos koydular.
Şehir planlaması muhteşemdi.
Hippodamos’un ızgara plan düzenine göre kurulmuştu.
Geniş ana caddeler.
Caddelere dik inen sokaklar.
Hem caddeye, hem sokağa cephesi olan evler.
Doğu-batı doğrultusunda birbirine paralel dört geniş cadde, kuzey-güney doğrultusundaki bir cadde ile dik açılı olarak kesişmişti.
Arazi konumuna uygun bir biçimde cadde ve sokaklar bazen merdivenle, bazen de dik olarak birbirlerini kesmişlerdi.
Hakça ve adaletli bir şehir planıydı.
Ve de her ev kanalizasyona bağlıydı.
Knidos bu kent planıyla çağının en önemli bilim, sanat, kültür ve ticaret merkezi oldu..
Güzel kokulu ağaçlarla yemyeşildi.
Daima çiçek açan ve yemiş veren mersin ağaçlarıyla çevriliydi.
Defnenin anavatanıydı.
Tarihçi Lusien’e göre, buradaki ağaçların hiçbirisi yaşlanmıyor, hep genç kalıyordu.
İki tiyatrosu vardı.
Gezegenlerin hep aynı yörüngede hareket eden yuvarlak cisimler olduğunu ilk söyleyen astronom, matematikçi ve filozof Eudoxus, döneminin en iyisi, Çıplak Afrodit Heykeli ile bilinen yontucu Praxiteles, diğer ünlü heykeltıraşlar Skopas, Bryaxis ile dünyanın yedi harikasından biri olan Mısır’daki İskenderiye Feneri’nin mimarı Sastratos, doktor Euryphon ve ünlü ressam Polygnotos Knidos’da yaşamıştı.
Yıl 1615’di.
Amerika Kıtasındaki Hollandalılar Kuzey Atlantik kıyısında bir kent kurdular.
Adına New Amsterdam koydular.
Kent Knidos’un şehir planlamasına göre kurulmuştu.
Knidos’un yerleşimi bire bir uygulanmıştı.
Izgara plandı ve hakça bir yerleşimdi.
Kent 1664 yılında Birleşik Krallığa geçince New York adını aldı.
New York bugün dünyanın en önemli bilim, sanat, kültür ve ticaret merkezlerinden biri.
Özgürlük Heykeli, Empire State Binası, Central Park ve Times Meydanı, Modern Sanat Müzesi, Guggenheim Müzesi ve Modern Tarih Müzeleri her yıl milyonlarca turist çekiyor.
Yıl 1862’ydi.
Ortaçağdan kalma Paris adeta bir bataklığı andırıyordu.
Plansız yapılanma, dar sokaklar, altyapı eksikliği, su ve kanalizasyon sorunu yaşamı zorlaştırıyordu..
Üstelik açlık kol geziyordu.
Yoksul halk isyanlardaydı.
Her yerde direniş vardı.
Devlet güçleri dar sokaklarda direnişçilere müdahale edemiyordu.
İmparator III.Napolyon Paris’in yıkılıp yeniden yapılmasını istedi.
Meydanları, geniş caddeleri, ulaşımı ve altyapısı olan bir kent.
Kent yöneticisi ve şehir planlamacısı Georges Eugene Haussmann’ı görevlendirdiler.
Haussman Napolyon’un nasıl bir kent istediğini ilişkin sözlerini dinledikten sonra şu cevabı verdi.
“Yüce imparatorum, en ufak bir kuşkunuz olmasın ki, yepyeni bir Paris yaratacağım. Antik çağın kentçilik harikası Cnide kadar güzel, görkemli ve zengin bir başkentimiz olacak”
Haussman’ın Cnide dediği yer Knidos’tu.
Fransızlar Knidos’un kent planlamasını örnek alarak Paris’i yeniden inşa ettiler.
Paris bugün Avrupa’nın en önemli kültür sanat merkezlerinden biri.
Yıl 2020.
Knidos’un olduğu topraklarda bugün Datça var.
Datça’nın doğal güzelliklerini, bereketini, kültürünü anlatmaya gerek yok.
Türkiye’nin ender kalan cennetlerinden biri.
Öyle bir yarımadaki burası, Sakar’dan bakınca, gök mü aşağıda, deniz mi yukarıda, anlayamazsın ilk bakışta.
Ama…
İki gün önce tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü bir tweet atmış.
Bu hepimize bir uyarı aslında.
“Akıllı olmak lazım” demiş ve fotoğraflarla Datça’nın betonlaşmasına dikkat çekmiş.
Üzümcü’nün Twitter’de 5.5 milyon takipcisi var.
Yorumları okuyun, ülke genelinde Datça’yı sevenlerin bu konuya nasıl üzüldüklerini göreceksiniz.
Datça ne acı ki. her geçen gün plansızca, hukuk dışı projelerle, kaçak inşaatlarla betonlaşıyor.
Konut edinme bahanesiyle rant için yağmalanıyor.
Özellikle son yıllarda yasaları yönetmelikleri hiçe sayan 1+1 odalı sitelerle kuşatılıyor.
Köylerin doğal yapısı bozuluyor.
Sokağı, altyapısı, parkı olmayan arsalara, dağlara tepelere çok konutlu siteler yapılıyor.
Datça Bodrum ve Marmaris olma yolunda koşar adımlarla ilerliyor.
Buna kim dur diyecek?
El Alem Knidos’un şehir planlamasını alıp, binlerce kilometre uzaklarda çağdaş kentler kurarken, Datça yanı başındaki Knidos’u neden örnek almıyor?
Gerçekten neden?
Oysa henüz kurtarılma şansı da varken.
Bu gerileme neden?
Dünyayı tekne ile gezen ilk denizcilerimizden rahmetli Sadun Boro, ölmeden şöyle demişti.
“Dünyanın hemen hemen tüm koylarını gezdim. Doğaya bizim kadar kötü davranan bir toplum görmedim. Daha beş nesil önce birbirini yiyen yamyamlar bile çevreye bizden daha duyarlı. İnanın bu ülke işgal altında olsa, düşman doğaya bu kadar zarar vermez.”
Haksız mı?
Iyi pazarlar.