Avrupa’nın Yeşil Sözleşme’si dünyayı nasıl etkiliyor?
AB ülkeleri tüketimini azaltmadığı ve ithal ettikleri et, tahıl, süt ve soya gibi ürünlerde üçüncü tarafları kendi çevre mevzuatına uymaya zorlamadığı sürece, Yeşil Sözleşme’nin başarı şansı yüksek değil.
2015 yılında Kopenhag Havalimanı’na iner inmez ilk dikkatimi çeken şey ‘Bu kent 2030 yılına kadar karbon nötr bir kent haline gelecek’ yazan dev bir pano olmuştu. Aslında uçakla kente inerken gözüme çarpan deniz üzerinde kurulu çok sayıda rüzgâr enerjisi tirbünleri bu politika değişikliğinin ilk habercisi gibiydi. Kentin içini bir örümcek ağı gibi kaplayan bisiklet yolları, trafiğe çıkan araçların neredeyse yarısının elektrikli olması, toplu ulaşımda su kanallarının ve denizin yoğun olarak kullanılması, iyi korunan yeşil doku ve geri dönüşüme dayanan atık yönetimi kentin 2030 yılına varmadan bu hedefini yakalayabileceğini gösteriyordu.
Fakat bunlara karşın Kopenhag’da kaldığım süre içinde dikkatimi çeken şey ise aşırı tüketim alışkanlıklarının hiç değişmemesiydi. Kısa süre içinde Avrupa Birliği’nin (AB) çeşitli ülkelerinde ve kentlerinde ‘karbon nötr’ olma hedefi yayıldı. Sonuç olarak 2019 Aralık ayında birlik ülkeleri iddialı bir dizi politika paketi ile 2050 yılına kadar tüm AB ülkelerinin karbon nötr hale gelmesini hedefinde anlaştılar. Bu hedefe ulaşmak için de AB, üye ülkelerin uyması gereken ve ormanları koruyan, tarımı düzenleyen, yeşil taşımacılığı, geri dönüşümü ve yenilenebilir enerjiyi geliştirici, karbon emisyonlarını azaltıcı bazı politikalar belirledi. 2019 Aralığında belirlediği bu politikaları tüm birlik ülkelerinin uyacağı bir antlaşma haline getiren AB, şimdi 2050 yılına kadar bu hedefine ulaşmak istiyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bu hedeflerini ‘Dünyanın geri kalanına nasıl sürdürülebilir ve rekabetçi olunacağını göstermek istiyoruz’ diye özetliyor.
Yazının tamamını YeşilGazete‘den okumak için; ==>>
https://yesilgazete.org/avrupanin-yesil-sozlesmesi-dunyayi-nasil-etkiliyor/