Alavara

Nereydi gittiğim o?
Nereydi geldiğim o?
(…)
Yürüdük anasının o masmavi kuzusu koya doğru
Bütün cesetler gibi anadandoğma bir gözyaşı
Şıp diye düştüm o iysaatlerde olsun sulara
Nefes almağa başım çıkardıkta görmez miyim Ölümü
Gökova’nın karşı Balan Tepelerine oturtulmuş kuleyi
Dante’nin Cehenneminden alıntı o Ören Termik Santralını
Ödüm ayıptır boncukladığım bokuma karıştı
Geçen yıl kül olmuş coğrafyada can vere vere
Kendimi 9 Eylül’deki hasta döşeğime zor attım
Nereydi gittiğimiz o?
Nereydi geldiğimiz o?
Neydi adı o yerin?
Şimdi aklıma geldi:
ALAVARA! ALAVARA!
Can Yücel

Datça’nın kalbi ALAVARA.
Datça yarımadasına ne zaman gelecek bu sit düzenlemesi felaketi, diye çoktandır elimiz böğrümüzde beklediğimiz saldırının başlangıç noktası. Hem de en kötü zamanda, corona virüsü salgınının; bütün dünyanın, hepimizin can derdine düştüğü zamanların tam ortasında. Salgın krizinin fırsata çevrilmek istendiğini, yakınımızda Çıtlık’tan, İkizköy’den; Salda Gölü’nden, Kanal İstanbul için ilk ihaleden… benzer birçok olaydan biliyoruz.
Alavara da bunlardan biri. Olur olmaz yerde kullanılan ‘rant’ teriminin tam olarak uyduğu, sınırları rant yaratmaya göre düzenlenmiş bir sit alanı kararı. Düşünün, farklı kategorilerdeki koruma alanlarının sınırları tapu parsellerine göre belirlenmiş. O parsellerin, o tapuların on yıldır kimlerin elinde nasıl toplandığına da bakılmalı. Şimdilik, Alavara’daki parsellerin yaklaşık yarısının son on yılda el değiştirdiğini bilmek yeterli.
Kaplumbağalara, tavşanlara, tilkilere, domuzlara…, yaban hayvanlara nasıl anlatacağız bunu? “Sürdürülebilir Koruma Alanı sınırına geldin, yolunu değiştir…” Benim aklım yetmiyor bunu anlatmaya; ya yönetsel akıl ya da bilimsel kavrayış eksikliğinden olsa gerek. Düzenlemeye karar verenler, Dört Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Raporu düzenleyenler bunu anlatmanın yolunu biliyor olmalılar. Bilmiyorlarsa soruyorum; bu cevabı veremiyorsanız, bu düzenlemeyi, buna dayanak olan bilimsel raporu hangi akılla yaptınız?
Bir de bitkilere, “git, şu sınırın ötesinde aç çiçeklerini” demek gerekiyor. Kim, bitkilerin-otların dilini bilen kim söyleyecek bunu? Can Yücel’in hastane ölüm arasında gidip gelirken aklına gelen Alavara’nın insan olmayan canlılarına. Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı adı verilen alanda, sürdürülebilir olan yok etmek; kontrol edilmek istenen, börtü böcek, otlar-çiçekler, doğa mı?
Köylünün ihtiyaçlarına göre belirledik diye anlatsanız, böcekler, çiçekler inanır mı buna; kim inanır? Köylülerin orada yapageldiği tarımın sürmesi, o güzelim sebzelerin yetişmesi için tarlaların-bostanların üstünde villalar, yazlık siteler, oteller yükselmesi mi gerekiyor? Tel çitlerle, yüksek duvarlarla çevrilmiş, doğaya sen dışarıda dur diyen yazlıklarla, otellerle dolacak Alavara’da tarlaya bostana yer, köylüye geçim mi kalır? Gidin sebzenizi-meyvenizi yetiştirin, diyeceğiniz başka yer mi var? Bir aklıevvel orada maden arayacağım, işleteceğim derse, arazileri kamulaştırılacak köylülere, “Sizin ihtiyacınıza göre belirledik.” mi diyeceksiniz? Yaban hayvanlarına söyleyecek sözünüz olur mu?
Sorulara akla yatkın cevap bulamayan Datçalılar change.org. kampanyasıyla, bilenlerden cevap istiyor. Cevapları bilmeyenler, siz de sorun!
Güngör Erçil

Datça Yarımadası’nın doğasına gerçekten büyük bir kötülük yapmak için hedef seçmek isteseniz, Alavara’dan daha iyisi olamazdı. Bilimsel herhangi bir açıklamaya sığmayacak bu değişikliğin yeniden değerlendirilmesi ve bölgede yapılaşmaya sebep olacak Sürdürülebilir Kullanım Koruma Alanı önerisinin, Nitelikli Koruma Alanına dönüştürülmesi gerekmektedir.

Müzik:  Mozart
Şiir:  Can Yücel
Metin:   G. Erçil
Ses:  O.Özgüven
Hazırlayan:   ibo.a.bo
Alavara Çalışma Grubu’nun katkıları ile üretilmiştir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir