MUÇEP Genel Meclisi Milas’ta toplandı

Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) yerel meclisleri, (15 Kasım) MUÇEP Milas Meclisi ev sahipliğinde 37. Genel Meclis Toplantısı için Milas’ta bir araya geldi.

İlk gün çalışmalarında, ilçe meclislerinin faaliyet raporları aktarıldı, MUÇEP’in açtığı davalarla ilgili bilgiler verildi.  28 Eylül’de Muğla’nın Menteşe ilçesinde “Süper izin yasası” olarak bilinen 7554 Sayılı Kanun’a karşı gerçekleştirilen Toprağımızı Vermiyoruz mitingi değerlendirildi.

Genel Meclis Toplantısında 15 Kasım Küresel İklim Eylem günü ile ilgili bir basın açıklaması da yapıldı:

BU DÜNYA BİZİM: İKLİMİ DEĞİL SİSTEMİ DEĞİŞTİR

Brezilya’daki COP 30 iklim müzakereleri sürerken, dünya halkları “Bu dünya bizim!” sloganıyla sokaklarda.

​İklim krizi, doğa ya da bireysel yaşam tarzından değil, doğayı ve emeği metalaştıran mevcut kapitalist sistemden kaynaklanan politik bir krizdir.

​Sistem, eşitsizlik, savaşlar ve yoksulluk yaratarak doğayı sömürmektedir. COP salonlarındaki büyük sermayedarlar ve sözde liderler, iklim mücadelesini kapitalist büyüme peşinde koşarak araçsallaştırmaktadır.

​Yaşamın tam ortasından seslenen halklar (Amazon, Anadolu, Mezopotamya) net bir talepte bulunuyor: Tüm canlılar için adalet sağlanmadan iklim kriziyle mücadele edilemez.

​Halklar, COP’un kapalı kapıları dışında tutulsa da, bu sene Belem’de kapıları aşarak mücadeledeki kararlılıklarını gösterdiler.
diyerek açıklama başlatıldı….

15 Kasım Küresel Eylem Günü için bir basın açıklamasının ardından, önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalarla ilgili konuların belirlendiği son bölümde bir sonraki genel meclis toplantısının Datça’da düzenlenmesi kararlaştırıldı.

Toplantının ikinci günü (16 Kasım), Latmos Platformu gönüllüleri ile birlikte madencilik tehlikesi altında bulunan Latmos (Beşparmak) Dağında buluşan MUÇEP gönüllüleri, önce madencilik faaliyetlerinin engellenebildiği Çörlen Aşar kalesinden buluştular. Açılan davalar yanında tüm Latmos’un bir Jeopark olarak ilan edilmesi ile ilgili çalışmalar konuşuldu.

Varol Aydın ve Timuçin Binder’in bölgeyle ilgili verdiği bilgilerden sonra 8000 yıl öncesine tarihlenen Kaya resimlerinin olduğu Karakaya/Söğütözü köylerinde madencilik tehdidi altında bulunan bölgeye gidildi.

MUÇEP gönüllüleri, Ege Çevre ve Kültür Platformu’nun (EGEÇEP) 20’nci yılı için düzenlediği Ekoloji Kervanı’nı Bafa Gölü kıyısındaki Pınarcık Köyü’nde karşıladı. Burada yapılan konuşmalarda Pınarcık köylülerinin maden kamyonlarının tehdidi altında sürdürmekte oldukları yaşamları ele alındı bkz: https://gundemfethiye.com/egecep-kervani-bafada-yurttaslar-uretim-krizini-ve-madencilik-tahribatini-anlatti-135195/  

EGEÇEP’ten Av. Arif Ali Cangı da Anayasanın vatandaşlara temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını tanımladığı ve bu hakla birlikte vatandaşlara bu konuda girişimde bulunma ödev ve sorumluğu da verdiğini söyleyerek vatandaşların bu konuda dayanışma içinde girişimlerde bulunabileceğini hatırlattı. EGEÇEP kervanı ve MUÇEP gönüllüleri daha sonra Akbelen’e geçerek maden çıkarma faaliyetlerinin tekrar başladığı bölgede iş makinalarına karsı basın açıklamaları yaptı.

Av. Arif Ali Cangı Akbelen’le ilgili hukuki süreci değerlendirdiği konuşmasında 20 Kasım’da Akbelen direnişçilerinden Ahmet Tatar’ın nöbet alanında direnişlerin özel eşyalarına el koyan kolluk kuvvetlerine direndiği gerekçesiyle yargılandığı davanın duruşmasına ve 21 Kasım’da Akbelen’de ÇED süreçlerinin işletilmesi ile ilgili açılan davada yapılacak bilirkişi keşfine çağrı yaptı.

7554 sayılı torba yasa ile yayınlanan usul ve esaslara ilişkin 77 yurttaşın 18 Ağustos’ta açtığı davanın daha davalı idareye tebliğ edilmediğini de ekleyen Cangı, Akbelen direnişinin sadece Türkiye’de değil dünyada da bilinen ve örnek gösterilen bir direniş olduğunu vurguladı. Gönül Turhan da MUÇEP adına yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:

“Akbelen’den Sesleniyoruz!

7554 sayılı torba yasa ve bu yasanın uygulanmasına yönelik hukuka aykırı yönetmelikler, doğamıza,  köylünün yaşamına, biz yurttaşların karar alma sürecine ve mülk sürecine ağır darbeler vuruyor. Özellikle zeytinlik alanlarda yaşanan hukuksuzluk ve bilim dışı uygulamalar, sadece bölgenin ekosistemini değil, aynı zamanda köylülerin hayvanlarını, topraklarını ve evlerini, hepimizin sağlıklı yaşam hakkını da tehdit ediyor. Hepimizin temel yaşam haklarını ihlal ediyor.

Maden diyerek, yerli ve milli diyerek, nadir elementler diyerek, enerjisiz kalırsınız diyerek zeytinliklerin taşınmasına yol açan düzenlemeler, aslında doğal yaşamın ve köy toplumunun temel geçim kaynaklarından olan zeytinliklerin yok edilmesinin meşrulaştırılması anlamına geliyor. Bu bilim dışı gerekçelerle köylülerin topraklarından uzaklaştırılması, mülksüzleştirip-köksüzleştirmesi, doğrudan bir yaşam hakkı ihlali ve gelecek kuşakların ekolojik miraslarının gasp edilmesidir.

Bizler, Muğla Çevre Platformu olarak, bu doğa düşmanı, rant ve talan amaçlı uygulamalara karşı sesimizi yükseltiyoruz.

Dayanışmanın gücüne inanıyoruz.

Bu toprakların ve içinde yaşayan tüm canlıların haklarını savunmak için el ele/ omuz omuza mücadele veriyoruz.

Doğanın, müştereklerimizin, yaşam haklarımızın varlığı- devamlılığı için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Akbelen’de, Muğla’da doğayı yok etmeye çalışanlara karşı en güçlü cevabı yine ezilen halkların dayanışması verecektir.”

Muğla Çevre Platformu – Akbelen – 16.11.2025 – 37.Genel Meclis Toplantısı…

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir