SULARIN BULUŞMASI
Bir süre önce, Muğla Çevre Platformu Milas ve Bodrum Meclisleri ile Mandalya Çevre Platformundan bir araya gelenlerin oluşturduğu ortak çalışma grubu, Boğaziçi-Bargilya Tuzlasının “ulusal öneme haiz niteliğe kavuşmasının ardından hazırlanmakta olan Yönetim Planı, Tuzlanın doğal yaşamın korunması ve sürdürülebilirliğine ilişkin faaliyetler yürütmek amacıyla bir araya geldiler.
Tuzla Sulak Alanı Ortak Çalışma Grubunca düzenlenen, hafta boyunca yaklaşık 300 kişi katıldığı “Dünya Sulak Alanlar Günü” etkinliklerinde internet üzerinden yapılan 5 söyleşi ve 2 gezi gerçekleştirildi. Söyleşiler youtubetan canlı yayınlandı.
DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ 1.GÜN
90’lı yıllardan bu yana doğa koruma mücadelesini kararlılıkla sürdüren ekip sözcüsü Lon Briet’in, 2 Şubat Salı akşamı gerçekleştirdiği “Suların Buluşması” başlıklı açılış konuşmasın ardından “Çocuğumla Doğadayız” kitabının yazarı eğitimci ve doğa fotoğrafçısı Nuran Akkılıç’ın sulak alanlarda çektiği fotoğraf seçkisinden oluşan sunumunu yine canlı olarak yaklaşık 70 kişi izledi…
Briet konuşmasında özetle dedi ki; “Sulak alanlarda tatlı su ile tuzlu suyun birleşmesiyle doğal yaşama sunulan bu mucizevî ortam, insanlar için de örnek oluşturmalı ve bizler de tıpkı sular gibi buluşabilmeli, bir araya gelebilmeliyiz.”
Lon Briet konuşmasında, 1953 doğumlu Meşelik’li Hüseyin Kara röportajının bir bölümüne de yer verdi. Kara, çocukluğunda yaz aylarında “göçtükleri” Sazpınarı mevkiinden söz ederek, Sırtlan Dağının kuzey eteklerindeki tepeciklerden süzülüp gelen suların Tuz Gölünü beslediğini; Mazı çayı ile birlikte denizden göle giren tuzlu suyla buluşan/kavuşan topraklarda pamuk ektiklerini, hayvanlarını otlattıklarını anlattı; izleyenleri o günlere götürdü..
Hüseyin Kara röportajı:
1. bölüm: https://youtu.be/L2w5NEEI9D0
2. bölüm: https://youtu.be/HkraZ6eLyP4
3. bölüm: https://youtu.be/FpRBorMrzhY
DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ ETKİNLİKLERİ İKİNCİ GÜN
İkinci gün sabahtan Gölköy Sulak Alanı gezisine katılanlar ise dört saati aşkın yürüyüş sırasında, bitkileri tanıyarak, doğanın sesini dinleyerek ve kuşları gözleyerek bu buluşmaya tanıklık ettiler..
Aynı gün akşam saatlerinde, birçok sivil toplum kuruluşunda doğa koruma çalışmaları yürütmekte olan Su Ürünleri Yüksek Mühendisi Itri Levent Erkol ise Muğla’nın Tuzla, Gölköy, Bafa, Köyceğiz, Güllük ve Girdev Sulak Alanlarını anlattı.
Levent Erkol söyleşisi: https://youtu.be/7r1N6FmBAd8
DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ ETKİNLİKLERİ ÜÇÜNCÜ GÜN
HADDİMİZE mi!
4 Şubat Perşembe akşamının konuşmacı konuğu, belgesel yapımcısı ve fotoğrafçı Mehmet Hanay idi Hanay, masalsı anlatımıyla bu işe nasıl merak sardığını çocukluk anılarından başlayarak aktardığı konuşmasını kimi belgesellerinden kısa paylaşımlarla sürdürdü.
Ekibiyle birlikte yürüttüğü çalışmalarla 10 bin 131 kuş türünün yaklaşık 80 bin fotoğraf ve ‘bilgi’ ile arşivlendiğini ve artık “neyi kaybettiğimizi bilebildiğimiz bir veri tabanı” oluşturulduğu müjdesini verdi.
Mehmet Hanay konuşmasında, sulak alanların kuşlar için adeta bir ‘dinlenme tesisi’ olduğunu; binlerce kilometrelik uçuş güzergâhlarında soluklanabildikleri, beslenebildikleri ve yollarına devam edebilmek için yeniden güç toplayabildikleri “ihtiyaç molası” durakları olarak tanımladı ve ekledi; “düşünün ki acıktınız, yoruldunuz, sıkıştınız; haritadaki dinlenme tesisine vardığınızda yerinde olmadığını, ‘artık yok’ olduğunu gördünüz, ne yaparsınız?”
Birkaç yıl önceki toplu leylek ölümlerini de bu nedene bağlayan Hanay, özellikle sulak alanların kirletilmesinin, kurutulmasının, barajlar kurularak tatlı suyunun kesilmesinin, hatta milyonlarca yıldır akıp duran derelerin “ıslah” edilerek doğal dengesinin bozulmasının doğal yaşam dengesine verdiği zararlara dikkat çekerek; uzaktan manzara olarak izleyerek “ahkâm kesmek” ile içine girerek bu zincire tanıklık edince hayretle “had”dimizin olmadığına kanaat getireceğimizi vurguladı. Bu zihniyeti değiştirmemiz ve sulak alanları “layık olduğu” biçimde önemsememiz ve korumamız gerektiğini belirtti.
Tamamını nefes almadan dinleyen ve seyrine doyamayan izleyiciler söyleşinin bitmesin istemediler…
Mehmet Hanay söyleşisi
https://www.youtube.com/watch?v=S3h_2Ok_sHU
İğneada-Longoz belgeseli
https://www.youtube.com/watch?v=IFLZMNVbvw0
DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ ETKİNLİKLERİ DÖRDÜNCÜ GÜN
Cuma günü sabah programında Bargilya Tuzlasının güneyindeki, Hüseyin Kara’nın röportajında bahsettiği Sazpınarı gezisi vardı. Çile Burnuna kadar süren uzun yürüyüşün sonunda Katılanlar Mazı’nın göle ile buluştuğu noktada doyumsuz doğanın içinde, ortasındaydı…
Aynı gün akşam saatlerinde Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Utku Perktaş, youtube ve zoom üzerinden izlenen konuşmasında Türkiye’de son 50 yılda 3 Van gölü büyüklüğünde sulak alanın yok olduğunu belirtti.
Perktaş, “yeraltı sularının pervasızca kullanımı ve ömrü 50-60 yılı geçmeyen barajların suyu tutmasından bahisle “kuraklık döngüsü ”nün toprağın fakirleşmesine yol açması ve bunun da “endemik bitkilerin yok olması ve birçok kuş türünün kaybına neden olduğundan söz etti ve ekledi;
“Susuzluk kaderimiz değil. Yoğun yapılaşmayı bu alanlardan uzak tutmamız ve kuyular açarak zemin suyunu kaçırmamamız; sulak alanları doğru yönetebilmemiz gerekiyor.”
Sunumdan sonraki soru cevap bölümlerine, söyleşi süresinden çok daha fazla zaman ayrıldığı halde, tüm katılımcıların bıkmadan, sıkılmadan sonuna kadar izledikleri ve “kongre gibi program olmuş” diyerek “adeta halk üniversitesi” nitelemeleri ise bu türden etkinliklerin sıklıkla yapılması gerektiği konusunda hemfikir olunmasına yol açmasının ötesinde farkındalık yaratma çabalarının da boşa çıkmadığının göstergesiydi..
Ülkemizde “ÇED raporlarında bio-çeşitliliğin yeterince ortaya konmadığından; bilim ile doğaya ihanet edildiğinden; ulusal bio-çeşitlilik envanter çalışmasının hâlâ yapılmadığından; ekolojik temelli bilimsel raporlarda, yerine gidilmeden ya da bir-iki ziyaretle “olmayan kuş türlerinin dahi raporlara yazılabildiğinden ve bu raporlara dayandırılarak yapılan sit değişikliklerinden; “olumlu ÇED” raporu vermeyi “alışkanlık haline getiren uzmanlardan da yakınılarak çareler arandı, çözüm önerilerinden söz edildi.
Utku Perktaş söyleşisi
https://www.youtube.com/watch?v=nJx6LAgnPqw
DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ ETKİNLİKLERİ BEŞİNCİ ve SON GÜN-KAPANIŞ
KORUMA MI KORKUTMA MI?..
Son gün, 10 yılı aşkın bir süredir Güneybatı Anadolu’da yayılış gösteren “sığla ormanları” üzerine araştırma, izleme ve koruma çalışmaları yürüten Natura Doğa ve Kültür Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı kuş gözlemcisi ve Ekolog Dr. Okan Ürker konuşmasında Sandras Dağı zirvesindeki “Tabiatı Koruma Alanı” olarak tescilli Kartal Gölü ile dağın eteklerindeki “Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’ndan denizin kıyılarındaki Köyceğiz Dalyanı “Özel Çevre Koruma Bölgesi’ne kadar alanı kapsayan çalışmalardan söz etti.
90’lı yıllardan bu yana bölgede “katı atık depolama” ve “pis su arıtma tesisi” bulunduğunu ve her şeye rağmen Köyceğiz Gölünün Anadolu’daki diğer sulak alanlara göre daha iyi durumda olduğunu vurguladı.
Sığla ağacının Doğu Akdeniz havzasında 60 milyon yıldır varlığını sürdürdüğünü; korumak ve dikkat çekmek amacıyla “Sığla Festivalleri” düzenleyerek okul bahçelerinde bile “fidan ekiminin teşvik edildiğini, hedefin “5 yılda 50 bin hektar” olduğunu ve böylece yok olmaya yüz tutmuş sığla ormanları için “restorasyon ekolojisi” faaliyetleri yürütüldüğünden bahsetti; veri bankası oluşturmanın önemi ile Sandras Dağı eteklerindeki madencilik ruhsatlarından da söz ederek “keşke tamamı milli park olsa” dedi.
Sığla ormanlarının çeperlerinin narenciye ekimi ile kurutulduğuna dair tespitlerine ilave olarak “Dokunma! Ekme! Girme! Yaklaşma!” şeklindeki yöre halkı üzerinde “koruma” adına oluşturulan “baskının da ormanın “korku ögesine dönüşmesine yol açtığının; bilinmeyenin sahiplenilmediği ve sevilmediği, dolayısı ile korun(a)madığının altını çizdi.
Yine Natura Derneğinden, kendi deyimi ile “meraklı” bir kuş gözlemcisi ve başta kuşlar olmak üzere doğa gözlemlerini resmeden, popüler ve bilimsel yayınlar için illüstrasyonlar hazırlayan doğa sanatçı Tora Benzeyen ise hazırlanan veri tabanından söz ederek başladığı konuşmasında 2013 yılında bu yana 3 ayrı alanda yapılan “gözlemlerin yılda 5 kez tekrarlandığını ve “Köyceğiz havzasında 170 kuş türü kaydedildiğini belirtti.
“Gösterge türlerden olan “Karabaşlı Ötleğen’in aslında bir göçmen kuş olmasına ve Afrika’da kışlamasına; baharda kuzeye-bize doğru göç etmesine rağmen giderek bu durumun değiştiğini tespit ettiklerini söyleyerek dedi ki; “Akdeniz’i aşmak, geçip geri dönmek yerine artık kışı da Akdeniz kıyılarındaki sığla ormanlarında geçiriyorlar, o yüzden sığla ormanları çok daha önemli..”
Okan Ürker–Tora Benzeyen söyleşisi:
https://www.youtube.com/watch?v=hiHhxYAg4RQ
DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ ETKİNLİKLERİ KAPANIŞ
Lon Briet etkinliklerin sonundaki kapanış konuşmasında, “açılıştaki sözlerini bir kez daha hatırlatarak, “tatlı-tuzlu suların buluşmasının ve birlikte ürettikleri “yaşam alanının tüm canlılara “ev sahipliği” yaptığından söz etti ve ekledi;
“Bunun ‘bize de örnek olmasını, hepimizi birleştirmesini; yerel yöneticilerden yöre halkına kadar ‘sulak alan insanı’ olduklarını; yaşadıkları, yönettikleri toprakları sevmeyi, bu ‘birlikte yaşamanınn değerini ve unuttukları anılarını hatırlatmalarını diliyorum…”