Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği “Ekolojik Temelli Bilimsel Proje Araştırmaları” sonucunda hazırladığı yeni sit alanları önerisi ile getirilen değişiklikleri kısaca özetledikten sonra Gökova ve Akyaka özelinde biraz daha ayrıntılı irdelemek istiyoruz.
Yürürlükte olan I., II. ve III. Derece Sit tanımları yerine kesin yapı yasağının getirildiği “Kesin Korunacak Hassas Alanlar”, çadır kampı, bungalov ve günübirlik faaliyetlerin yapılabildiği “Nitelikli Koruma Alanları” ve turizm ve yerleşimlere izin verilen “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları” tanımları getiriliyor. Gerçekten “ekolojik” temelli bir çalışmadan beklenen; günübirlik tesislerin yapılabildiği mevcut I. Derece Sit Alanlarının Kesin Korunacak Hassas Alanlara dönüştürülerek yapılaşmanın tamamen önüne geçilmesi olurdu. Ne yazık ki böyle yapılmıyor; I. Derece Sit Alanı olan yerlerin çok önemli bir bölümü “Nitelikli Koruma” veya “Sürdürülebilir Koruma” statülerine “düşürülüyor” veya tamamen doğal koruma statüsünden çıkarılıyor. Mevcut I. Derece Sit’e göre daha korumacı bir tanım getirilerek sanki tüm hassas koruma alanlarının bu sınıfa alınacağı algısı yaratılıyor ama aslında çok küçük bir bölümü için bu yapılıyor. I. Derece Sit Alanı içinde olan alanların büyük bölümü yapılaşmanın öngörüldüğü yeni kategorilere geçiriliyor, ya da tamamen koruma dışı bırakılıyor.
Eğer bu planlar onaylanırsa, özel çevre koruma bölgelerinde rantın ve talanın önü açılacak. Ekolojik bakış açısı olmayan, doğayı yalnızca “ekonomik” değer olarak gören, merkeziyetçi yönetim anlayışları nedeni ile hızla tüketilmekte olan doğal zenginliklerimize en büyük darbe vurulmuş olacak. Çok az sayıda kalan kimliğini koruyabilmiş kentler, “sakin kentler” de hızla kimliklerini yitirme sürecine girecek.
Şimdi ülke genelinde ortaya çıkacak ekolojik yıkımın büyüklüğü hakkında fikir vermesi için Gökova örneğine bakalım: Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB)nin yaklaşık ¾’ü I. Derece Sit Alanı olmaktan çıkarılıyor ! Kıyılar ve körfeze bakan yamaçlar imara açılıyor. Ormanlar, zeytinlikler, sulak alanlar, tarım alanları betonlaşma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Daha önce yapılmış birçok bilimsel çalışma ile tespit edilmiş, envanterleri çıkarılmış endemik türlerle birlikte eko-turizm, mavi yolculuk, arıcılık, zeytincilik, doğal tarım gibi birçok sektörün de çok olumsuz etkileneceğini söylemek zor değil.
Sakinkent Akyaka’yı da bu arada çok vahim gelişmeler bekliyor; Gökova ÖÇKB içinde yer alan Akyaka’nın koruma statüsü tamamen kaldırılıyor ! Akyaka sakinleri, doğal zenginlikleri, biyo-çeşitliliği, özgün mimariyi daha iyi koruyabilmek ve yüksek yaşam kalitesine ulaşabilmek umudu ile 2009 yılında referandum yaparak halkın %90′ ının onaylaması ile Uluslararası Sakinkentler Birliği (Cittaslow) ‘ne başvurmuş ve 2011 yılında resmen Cittaslow olmuştu. Akyaka, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı Doğal Sit Alanlarının derecelerini yeniden düzenleyen tasarı ile halkın iradesi yok sayılarak hızlı kentleşmenin, betonlaşmanın kucağına itiliyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Akyaka için düşündüğü güzellik bu “Ekolojik Temelli Bilimsel Proje” ile sınırlı değil. Ula Belediye Başkanı Ümit Karaarslan’dan aldığımız bilgiye göre Bakanlık, Akyakalıların ruhu duymadan imar yoğunluğunu %10 arttıran bir imar planı değişiklik tasarısını da hazırlamış ve görüş almak için Belediye’ye göndermiş! Ula Belediyesi bu plan değişikliğine itiraz ettiği için değerlendirme süreci devam ediyor.
Bu iki girişimi birlikte değerlendirdiğimizde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Akyaka’ya pek de “sakin” bakmadığını anlıyoruz. Şöyle açıklamaya çalışalım: ÖÇKB’lerde imar planı yapma yetkisi belediyelerde değil, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda. Halihazırda ÖÇKB içinde yer alan Akyaka için de durum böyledir. Eğer Akyaka’yı ÖÇKB dışına çıkaracak olan sit derecelerini değiştirme planı gerçekleşirse, Bakanlığın Akyaka’da planlama yetkisi kalkacak, bu yetki Belediye’ye geçecek. Bakanlığın bunu düşünerek işini sağlama aldığını, hala yetkisi varken yapılaşma yoğunluğunu arttıracak projesini de hızla yola koyduğunu anlıyoruz. Tüm bu planların, Akyakalıların benimsediği, Cittaslow logosunda olduğu gibi, “salyangoz üzerinde hareket eden kent” ile ifade edilen sürdürülebilir kent anlayışı ile bağdaşmadığı çok açık. Yalnızca Türkiye’de değil, dünyada çok az sayıdaki prestijli sakinkentlerden birisi olan Akyaka bu statüsüne veda etmek zorunda kalacak.
Olağanüstü doğal güzellikleri ile dünyanın göz bebeği olan Gökova Körfezi ve Akyaka’yı betonlaştıracak bu plan değişikliklerinin gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkacak olan resme bir bakalım: Akbük’ten Çamlı’ya kadar tüm kıyı alanının, geri planda yamaçların binalarla dolduğunu gözlerinizin önüne getirin. Akyaka’yı, Akçapınar’ı, Gökova’yı ve Gökçe’yi birbirinden ayıramayacağınız şekilde ovanın binalarla dolduğunu düşünün. Sizi rahatlatacaksa bu binaların Çakırhan Mimarisi’ne uygun yapıldığını da hayal edebilirsiniz. Ama şu gerçeği değiştirmiyor; maalesef Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde mega bir kentin yolu açılıyor !
Gökova Bölgesinde yavaşlıktan, sakinlikten, yaşam kalitesinden, korunmuş doğadan, deniz börülcesinden, su samurlarından, gri balıkçıllardan ve birçok endemik türün varlığından artık söz etmek mümkün olamayacak. Şimdilerde Akyaka’ya yakıştırılan “cennet”,“sakin” gibi sıfatlar, değerlerin hızla tüketilmesi ile birer ironiye dönüşecek. Gelecek kuşakların devraldıkları o yoz mirası, geçmişin zenginliği ile kıyasladıklarında atalarını pek saygı ile anmayacakları açıktır.